SeyahatÜlkelerYunanistan

Sakız Adası Tatili: 3 Gece 4 Gün Uygun Fiyatlı Bir Tatil

Bazen güzel bir tatil hiç olmadığı kadar yakınınızda olabilir ve sandığınızdan daha uygun fiyatlara gelebilir. İşte Sakız Adası tatili tam olarak öyle bir deneyimdi benim için. Çeşme’den feribota binip sadece 15 dakikada Yunanistan’ın o meşhur Sakız Adası’na ayak bastığımızdan beri adaya tekrar gitmenin hayallerini kuruyorum.

Bu yolculuk, kalabalık otobüsler, havalimanı stresi ya da uzun kuyruklar olmadan, sadece biraz planlama ile fazlasıyla keyifli bir kaçamağa dönüştü.

Bu yazıda hem Sakız Adasına ulaşımdan hem de adada geçirdiğimiz dört günlük huzurlu tatilden detaylıca bahsedeceğim. Aynı zamanda Sakız Adası’nda gezilecek yerleri anlatacağım ve “Sakız Adası vizeli mi?” ya da “Kapıda vize alınıyor mu?” gibi çokça sorulan sorulara da yanıt vereceğim.

Sakız Adasına bir günlük gezi yapmak isteyenler için: Günübirlik Sakız Adası Gezisi


Sakız Adası’na Nasıl Gidilir? Feribot ve Uçak Alternatifleri

Sakız Adası’na Türkiye’den en hızlı ve pratik ulaşım şekli: Çeşme–Sakız Adası feribotu. Feribot yolculuğu yalnızca 15 dakika sürüyor! Biletler genellikle gidiş-dönüş 50–60€ civarında, ama fiyatlar sezona ve firmaya göre değişebiliyor. Feribot firmaları arasında Turyol ve Meis Express gibi seçenekler var, resmi sitelerden güncel tarifelere ulaşmak mümkün.

Adada ayrıca havalimanı da bulunuyor. Özellikle Atina’dan Sakız’a günlük uçuşlar mevcut. Eğer Yunanistan’dan gelecekseniz, uçak alternatifi de gayet rahat.

Unutmayın: İzmir ya da civar illerde yaşıyorsanız ulaşım son derece kolay söylediğim gibi. Ama eğer bizim gibi uzak yerlerden geliyorsanız hesaba katmanız gereken acı bir gerçek daha var: İzmir’e gelmek için harcayacağınız yakıt ve ücretli yol parası feribot biletinden daha fazla tutuyor. O yüzden daha ekonomik bir tatil için arkadaşlarınızla bir plan yapıp bu yol masrafını bölüşmeyi düşünebilirsiniz.


Sakız Adası Vizeli mi? Kapıda Vize Alınıyor mu?

Sık sorulan iki soruya açıklık getirelim:

Sakız Adası Vizeli mi?

Evet, Sakız Adası’na giriş için vize gerekiyor.

  • AB vatandaşları,
  • Yeşil pasaport sahipleri,
  • Geçerli Schengen vizesi olanlar adaya direkt giriş yapabiliyor.

Sakız Adası Kapıda Vize Veriyor mu?

Evet, ama küçük bir detayla: Kapı vizesi alabilmek için önceden bir tur acentesi aracılığıyla başvuru yapmak gerekiyor. Evraklar hazırlanıyor, onay alındıktan sonra Çeşme’de feribota binmeden önce pasaportunuza tek girişlik vize basılıyor. Bu işlem birkaç gün sürdüğü için son dakikaya bırakmamakta fayda var.

Feribottan inince, adada pasaport kontrolü sırasında kapıda vize alanlarla diğer yolcular ayrı kuyruklara giriyor. Biz Mayıs ayında hafta içi gitmiştik ve bekleme süresi bizim için yaklaşık 1 saat sürdü. Sırada uzun zaman geçse de işlemler sistematik ilerliyor ve sonunda adaya giriş yapıyorsunuz.


Sakız Adasında Ulaşım: Motosiklet Kiralama

Adada özgürce dolaşmak istiyorsanız en iyi ulaşım aracı kesinlikle motosiklet. Eğer ehliyetiniz ve sürüş deneyiminiz varsa Sakız Adası’nda motosiklet kiralamayı düşünebilirsiniz. Biz CRC Rentals – Chios Rent a Car & Moto Rentals adlı firmadan motor kiraladık ve çok memnun kaldık. Motor yeniydi, sorunsuzdu ve çalışanlar oldukça ilgiliydi. Motosiklet sayesinde köy köy dolaştık, en tenha sokaklara girdik, sahil kenarında dilediğimiz yerde durduk.

Gelmeden önce online rezervasyon yapmıştık. Feribottan indikten sonra rıhtımdaki kiralama ofisine gidip motorumuzu teslim aldık ve ödeme yaptık. Tüm işlemler yarım saat içinde halloldu. Ardından kalacağımız yere doğru yola çıktık.


Sakız Adasında Konaklama için Harika Bir Yer: Sideratos Apartments

Bu seyahat aslında benim doğum günü hediyem olduğu için kalacağımız yer konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sideratos Apartments isimli denize sıfır bir yerde kalacağımızı gittiğimizde öğrendim ve daha önce internetten bakma fırsatım da olmamıştı. Geldiğimizde ev sahiplerimiz Yanis ve Cindy bizi güler yüzle karşıladılar, birlikte kahve içtik ve geleneksel sakız likörü ikram ettiler. (Bu likörün tadına bayıldım. Normalde alkollü içecekleri sevmem ama tatlı likörlere zaafım var. Sakız likörü de kaldığımız süre boyunca elimden düşmedi. Yine de; alkol dostumuz değildir, unutmayalım.)

Burası denizin hemen kenarında, tatlı ve küçük bir aile işletmesi. Kahvelerimizi içerken bahçede gördüğüm harika manzara odanın manzarasının nasıl olduğu konusunda bana büyük umutlar verdi ve odaya girince bu beklentim fazlasıyla karşılandı.

Odanın güzel olacağını tahmin etmiştim ama bu derece ferah ve büyük bir daire beklemiyordum. Ayrıca temizlik mükemmeldi, daire çok iyi dekore edilmişti ve eksiksizdi. Mutfak tam donanımlıydı; kahve makinesinden mikrodalga fırına kadar bir mutfakta ihtiyaç duyabileceğimiz her şey vardı. Balkonun manzarası da çok güzeldi. Sabahları kahvaltı yapmak, akşamları da sakız likörü yudumlamak gerçek anlamda bir keyifti.

Aslında benim en çok beğendiğim sakız likörü bu değil. Bu likör de güzel ama Skinos çok daha güzel.

Adadaki diğer sahilleri gördükten sonra Sideratos Apartments‘ın bulunduğu sahilin yüzmek için en ideal sahil olduğunu söyleyemem. Su biraz sığdı ama yine de çok güzeldi. Burada evleri olan insanlar hep burada denize giriyordu. Zaten her şeyden önce evden dışarı adımınızı attığınızda tertemiz bir denize ulaşabiliyorsunuz. Daha ne olsun? Evden hiç ayrılmadan bile geçer tatil, öyle hoş.

Mayıs ayında hava sıcaklıkları normaldi. Sabahları makul bir sıcaklık vardı ve akşamları hava serin oluyordu. Yine de güneş bir hayli yakıyordu. O yüzden adaya geldiğinizde kesinlikle güneşten korunmak için şapka ve uzun kollu gömlek gibi koruyucu malzemelerinizi yanınızda getirin ve güneş kreminizi unutmayın.

Bu arada, Otama Kırkpınar’ın 50 SPF güneş kremi o sıralar yeni çıkmıştı ve ben de denemek için yanımda götürmüştüm. Yüzümde ve dövmelerimin üzerinde kullandım; sonuç mükemmel. Dışarı çıkmadan 5-10 dk önce sürdüğümde yüzümde hiç beyazlık bırakmadı. Özellikle dövmelerimin üzerine bol bol sürüp tam yedirmedim ve denizden çıktıktan sonra bile ürünün dövmelerimin üzerinde kaldığını gördüm.

Otama Kırkpınar’da sadece Barikat güneş kremini değil aynı zamanda başka birçok temiz içerikli kişisel bakım ürününü ve kozmetik ürünü de bulabilirsiniz. Ürünleri küçük gibi görünüyor ama uzun süre gidiyor ve gerçekten içerikleri çok kaliteli. Buraya bir de %20 indirim kodu bırakıyorum: melke20 İndirim kodunu https://otamakirkpinar.com/ sitesinde yapacağınız 1000₺ ve üzeri alışverişlerde kullanabilirsiniz. (Zaten indirimde olan ürünlerde uygulanamıyor.)

Kaldığımız yerin girişinde böyle bir bahçe alanı var. Akşamları böyle görünüyor. Her ayrıntı çok iyi düşünülmüş. Son derece rahat ve dinlendirici bir ortam hazırlanmış. Sahilde akşamüstü yürüyüş yapmak çok keyifliydi.

Sakız Adasına Ne Zaman Gitmeli?

Biz Mayıs ayında gittik ve hava gerçekten harikaydı. Ne yakıcı bir sıcak ne de rüzgarlı ve soğuk bir hava vardı. Genellikle Nisan sonu ile Ekim başı arasında adaya gitmek öneriliyor. Kalabalıktan kaçmak istiyorsanız, Mayıs ve Eylül ayları tam size göre. Bizim gittiğimiz hafta içi döneminde adada neredeyse kimsecikler yoktu. Gittiğimiz birçok yer adeta bize özel gibiydi.

Her yer bu güzel çiçeklerle doluydu. Bu yabani papatyaların aynısından Çeşme’de de var ama buradakiler daha büyüktü. Soldaki sarı çiçekler de genelde yolların kenarındaydı ve çok güzel kokuyorlardı. Durup durup kokladık.

Sakız Adası Gezilecek Yerler

4 gün boyunca motorla köy köy, sahil sahil dolaştık. Aşağıda gördüğünüz yerlere gitmek için dört gün yeterliydi. Adanın kuzeyine pek gitmedik. Buranın çok dağlık olduğunu ve görmek için çok fazla şey olmadığını söylediler genelde.

Gittiğimiz başlıca yerler şuralardı: Sakız Müzesi, Pirgi ve Mesta Köyleri, sahiller ve aralarından en popüler olan Mavra beach.

Sakız Müzesi

Hollanda’daki müzeleri gördüğümden beri müze konusundaki beklentilerim epey yükseldi. Sakız müzesi bu anlamda mükemmel değildi ama yeterli bir müzeydi. Giriş için 8 € verdik. Bence fiyatına göre küçük bir müzeydi ama sakızların en baştan en sonuna kadar nasıl toplandığını, yerel kültürde nasıl bir fark yarattığını görmemizi sağladı. Kadınların nesillerdir sakız toplama ve ayıklama işlerini yaptıklarını anlatan belgeseller izledik. Müzeye bir puan verecek olsam 7/10 verirdim.

Müzenin giriş kısmında sakız ağaçları ve toplanan sakızlar hakkında bilgi veriyorlar. Bazı belgeseller izleyip eskiden bugüne sakız ticareti hakkında okumalar yapabileceğiniz alanlar bulunuyor.

Müzenin tarihsel anlatım yapan bölümünde ilginç bir şey dikkatimi çekti. Tarihe Sakız Adası katliamı olarak geçen bir hadise var ve filmde de bundan bahsediliyor. Ama müzede hiçbir yerde bu katliamı kimin yaptığına dair bilgi vermemişler. Kendim araştırmak zorunda kaldım ve en nihayetinde katliamı Osmanlı Devletinin yaptığı bilgisine ulaştım. Bu bilgiyi biz komşularını çok sevdikleri ve gücendirmek istemedikleri için mi eklemediler yoksa konuyu dağıtmamak için mi bilmiyorum. Sadece dikkatimi çekti. Sizin bu konudaki fikirlerinizi de duymak isterim.

Müzenin bir de dış kısmı var. Burada sakız ağaçlarını yakından görebileceğiniz kısa bri gezinti yapabiliyorsunuz. Ayrıca dikkatli baktığınızda çok sayıda değişik örümcek ve çiçek görmek de mümkün.

Sakız Müzesi genel olarak küçük bir deneyim alanı gibiydi. Sakız ağaçları, üretim süreçleri, kokular… Hepsiyle etkileşime geçebiliyorsunuz. Müzeyi gezmeniz bittikten sonra sakız ürünleri için alışveriş yapabileceğiniz ve kahve içebileceğiniz bir kafeterya bulunuyor. Biz burada sakızlı bir Yunan kahvesi içtik. Başka ülkelerde yiyip içtiğim şeyleri kendi ülkemle kıyaslamayı hiç sevmem ama kahvenin tadı Türk kahvesi gibiydi. (Dolayısıyla Türk kahvesi de aynı Yunan kahvesi gibi oluyor.) Sadece damla sakızı doğal olduğu için pek bir tat alamadık; düz kahve içmişiz gibi oldu.

Mağazadan bir de çiğnemelik sakız aldık. Bu sakızın bu mağazadaki fiyatı 2.80 € idi. Aslında merkezdeki hediyelik eşya dükkanlarında benzer ürünler şeffaf poşet içinde 1 €’ya da satılıyor. Ben iki sebepten dolayı buradan almayı tercih ettim: Birincisi Mastiha Shop markası resmi bir marka ve kazançlar sakız üretiminin desteklenmesi için harcanıyor. (En azından yerellerin söylediği buydu.) Tam olarak bu sebepten, düz poşete doldurulmuş sakızlardansa bu barkodlu ürünü almak daha güvenli geldi.

Pirgi Köyü

Eğer adada kültürel bir gezi yapmak isterseniz Pirgi ve Mesta köylerine gitmenizi öneririm. Özellikle Pirgi geleneksel mimarisiyle ve gri beyaz boyamalarıyla gerçekten çok etkileyiciydi. Mesta ise daracık taş sokaklarıyla ilginç bir atmosfere sahipti.

En sevdiğim üç sahil: Mavra Volia, Trachili ve Broulidia

Bu üç sahil bence adanın en güzel yerlerindendi. Mavra Volia’nın siyah taşlı sahili kesinlikle çok etkileyici. Burası volkanik sahil olarak geçiyor ve taşlar o yüzden siyah. Biz gittiğimizde henüz sezon başlamadığı için kimsecikler yoktu. Ayrıca deniz epey dalgalıydı; o yüzden denize giremedik.

Trachili ise daha bakir ve sakin bir yerdi. Bir yere kadar araçla gidebiliyorsunuz ancak bir yerden sonra aracınızı bırakıp yürümeniz gerekiyor. Motorumuzu yolun yarısında bıraktık ve yürüyerek sahile indik. Biz gittiğimizde sahilde sadece 4 kişilik bir arkadaş grubu vardı. Biz gittikten kısa bir süre sonra kalktılar. Ardından yine küçük gruplar halinde insanlar geldi ama kocaman sahile uzunca bir süre yalnız yüzdük. Çok keyifliydi.

Su son derece berrak ve şınorkel yapmak için çok uygun. Zeminde bir çeşit beton var. Tam olarak çözemedim ama insan yapımına benziyor. Kestane yoktu.

Broulidia Beach‘i bize sevgili Tuğçe önerdi ve gerçekten bayıldık. Gittiğimizde sadece güneşlenen bir kişi vardı. Bu koyda ufak bir park alanı ve küçük bir restoran bulunuyor. Arabanızı park ettikten sonra sahile inmek için biraz yürümeniz gerekiyor ve inşa ettikleri beton yoldan rahatça ilerleyebiliyorsunuz. Restoran yazın açılıyormuş ve bir şeyler yemek isterseniz restoranı arayıp sipariş verebiliyormuşsunuz. Onlar da siparişinizi asansörle size indiriyorlarmış. İlginç ve güzel bir teknoloji.

Broulidia çok güzeldi. Burada epey vakit geçirdik. Mevsimde kalabalık olacağını düşünüyorum çünkü araçla ulaşmak çok kolay.

Citrus Müzesi

Adada gidebileceğiniz bir diğer müze de Citrus müzesi. Şu anda adanın en büyük geçim kaynağı turizm ve sakız ama eskiden portakal ticareti de yapılıyormuş. Bu müzeyi bize ev sahibimiz önermişti. Son günümüzde yapacak bir şeyimiz yoktu ve son günü sokaklarda motorla gezip adayı keşfetmeye ayırdık. Buraya da kahve içmek için uğradık. Etrafı duvarlarla çevrili portakal bahçelerinin arasından ilerleyip Citrus Museum’a gitmek keyifliydi.

Bence burası mutlaka görülmesi gereken bir yer değil. Eğer yapacak daha iyi şeyleriniz varsa buraya gelmenizi önermem. Ama daha iyi bir planınız yoksa hem farklı bir konuda genel kültür edinmek hem de yerel ekonomiyi desteklemek için imkan varsa görülebilir. Girişler 3 € ve bahçesinde kahve içebileceğiniz bir kafe var.


Sakız Adası’nda Yeme İçme: Lezzetli ve Şaşırtıcı Ama Uygun

Sakız Adası’nda en şaşırtıcı şeylerden biri: fiyatların Türkiye’den bile uygun olmasıydı. Dört kişi bir araya gelip mezelerle dolu bir masa kurduk, yanında 1–2 şişe şarap söyledik ve sadece 60–70 € civarında hesap ödedik. Hem de deniz manzaralı ya da merkezi yerlerde. Türkiye’de bu masalardan bu fiyatlara kalkmak İM-KAN-SIZ.

Genelde gittiğimiz her yerde hizmet kalitesi son derece iyiydi ve yemekler lezzetliydi. Kimsenin acelesi yok, yemekler biraz geç geliyor ama beklemeye kesinlikle değer. İki favori restoranımı sizinle de paylaşmak isterim:

  • To Asteri – Greek Restaurant: Manzarası eşsiz. Burada uzo eşliğinde harika bir akşam yemeği yedik.
  • Vradipus: Mezeleri, şarapları ve genel ambiyansı çok başarılıydı.

Vradipus

Mezeleri lezzetli, ambiyansı harika ve içkiler lezzetliydi. Şehir merkezinde ve ulaşımı çok kolay. Mutlaka rezervasyon yaptırmak lazım. Servis çok yavaştı ama çok dert etmedik. Bir de en son sipariş ettiğimiz tatlıyı yan masanın tatlısıyla karıştırdılar ama yanlış gelen tatlı da çok lezzetli olduğu için sorun çıkmadı.

6 çeşit meze, bir şişe küçük uzo, iki şişe şarap – aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz şişeyle-, dört adet sakız likörü shot, bir tatlı için yaklaşık 70 € ödedik. Bu arada 6 çeşit meze diyorum ama Türkiye’deki avuç kadar meze tabaklarıyla karıştırmayın. Mezeler dolu dolu geldi ve hepimiz masadan tıka basa doymuş olarak kalktık.

Vradipus

Asteri

Buraya ev sahibimizin önerisi ile doğum günümde gittik. Konumu biraz daha kuzeyde kalıyor ve çok merkezi sayılmaz. Bence bu restorana gelmek bir zorunluluk değil. şehir merkezinde de yemek yiyebileceğiniz birçok güzel yer var. Ama aracınız varsa ve özel bir yere gitmek isterseniz değerlendirin.

Manzara muhteşemdi ve yemekler harikaydı. Bir ana yemek, bir salata ve yan yemek yedik. Ekmek getirdiler. Küçük uzo içtik. Yemekten sonra tatlı ikram ettiler. Tam olarak ne kadar ödedik hatırlamıyorum ama 40-50 € arası bir hesap ödemiş olmalıyız. Bu arada ana yemek kuzu etliydi ve salata oldukça büyüktü.

Sevdiğim restoranlardan bağımsız, yemeklerle ilgili bir anımı da anlatayım. Köylerin arasında gezerken karnımız acıkınca kocaman bir ağacın altındaki aşağıdaki restoranda durduk. Yunanistan’daki bazı yemeklerin isimlerinin Türk yemeklerine benzediğini mutlaka duymuşsunuzdur. Dolma dolmades, köfte köftedes, cacık caciki falan. İsimler bu kadar benzer olunca tatları da aynı gibi geliyor insana; ama değil.

Masaya oturunca yaşlı bir teyze sipariş almaya geldi. “Dolmadesim var çok güzel” deyince (yani biz öyle yorumladık en azından) bir an “ya bildiğim bir şeyi yemeyeyim şimdi” diye geçirdim aklımdan ama sonra bir aydınlanma geldi. Asıl bildiğim şeyi yemeliyim! Bizim dolmayla arasında ne gibi farklar olduğunu nasıl anlayabilirim yoksa? Neyse dolmadesi yedim, gayet lezzetliydi ama tadı bizimkinden epey farklıydı bence. Bizim iç pilavda kullandığımız kuş üzümü ve baharatlar yoktu. Belki benim yediğim yerdeki teyze koymamıştır, başka bir yerde yemedim. (Her şeyi kendi ülkemle karşılaştırmayı sevmediğimi söyledikten sonra yaptığım ikinci karşılaştırma ektedir. Kararlılık deyince de ben.)


Bu arda, doğum günüm Hıdrellez gecesine denk geliyor. Çocukluğumdan beri alışkanlık; her Hıdrellez’de mutlaka bir şeyler çiziktiririm sağa sola. Bazen bir gül dibine, bazen kağıda, bazen yerlere. O akşam da yine geleneği bozmadık ve Hıdrellez’de sahile inip kumlara dileklerimizi çizdik. Keyifli bir aktivite oldu.

Hava akşamları çok soğuk değil ama serin ve rüzgarlı oluyordu. O yüzden üzerimizde ince rüzgarlıklarımızla yaptık akşam yürüyüşlerini.

Sonuç: Sakız Adası Yakın, Huzurlu ve Uygun

Yunan adalarının güzelliği zaten meşhur, ama Sakız Adası ulaşım kolaylığı, fiyat dengesi ve sadeliğiyle kalbimi kazandı. (Henüz diğer adalara gitmediğimin de altını çizmek isterim. Gidince fikrim değişecek mi merak ediyorum.) Bunu söylemek beni çok üzüyor ama eğer doğru zamanlama ve basit bir planlamayla yola çıkarsanız, Türkiye’den bile daha ekonomik bir tatil yapabilirsiniz.

Deniz, doğa, tarih, lezzet, misafirperverlik, kaliteli hizmet… Hepsi bir arada ve feribotla sadece 15 dakika uzağınızda.

Soldaki birayı Tuğçe ve Emre’nin tavsiyesiyle denedim. Elmalı bir bira. Hafif tatlı ve bence çok lezzetli. Kombucha ile bira arasında bir tat. Sağdaki biranın fotoğrafını da şişesi çok tatlı olduğu için çekmiştim.

Peki siz Sakız Adası’na hiç gittiniz mi?

Yorumlara yazın, merak ettiklerinizi de sorabilirsiniz. Belki bir sonraki tatil planınız bu adaya olur, kim bilir?

Bu yazıdaki bazı linkler iş birliği linkidir. Bu linklerden alışveriş yapmanın size ekstra bir maliyeti olmaz. Zaten alacağınız şeyleri benim linkimden aldığınızda web siteme de ufak bir katkınız olmuş olur. Ayrıca, verdiğim kodlar, blog okuyucularıma indirim sunmak için özel olarak alınmıştır. Burada olduğunuz için teşekkürler!

Melke

Kısa süre önce kariyer peşinde koşan bir avukatken her şeyi bir kenara bırakıp hayallerimin peşinden gitmeye karar verdim. Asya'da 11 ay süren ilk bisiklet yolculuğumun ardından hayatımda gerçekleştirmek istediğim diğer hayallerimin peşinden koşuyorum. Sıradaki hayalim karavana çevirdiğim aracımla gezmek. Hayatları masa başında sıkışan ya da umudunu yitiren herkese hiçbir şeyin imkansız olmadığını anlatabilmek için yaşadıklarımı paylaşıyorum.

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Harika bir rehber yazı olmuş Melike, kendi adıma teşekkür ederim🙏🏽 Eylül ayında yaz bitimi son son bir yere kaçsak diyorduk, Sakız Adası'nı değerlendirebiliriz diye düşünüyorum şu anda.
    Sevgiler 🙂

    1. Selam Ebru, çok teşekkür ederim vakit ayırıp yorum yaptığın için. Yazılarımın okunduğunu bilmek çok iyi geliyor. 🙂 Şimdiden size harika bir tatil diliyorum. Umarım çok keyif alırsınız. ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu