Aklıma düştün yine. Öyle bir pazartesi sabahı, güne başlarken ismini fısıldadı rüzgar. Seni düşünmekten alıkoyamadı ne bindiğim otobüsün camı ne de çok sevdiğim kaldırımlar. Aklıma düştün işte, ismin yağmur gibi. Sırılsıklam oluncaya dek açıyorum ona gövdemi. Ufalanan kelimelerimin nokta koymadan durduğu tek yer ismin. Her şey onunla başlıyor sanki. Bir kere çıktı mı dudaklarımdan, soluklanmadan
DEVAMI...Onu son gördüğümde, önünde harita metot defter, mutluluğun resmini çizdiğini iddia ediyordu. Abidin Dino’ya ve Nazım Hikmet’e olan hayranlığı su götürmez bir gerçekti ya, illa ki ispatlayacaktı bunu. Geri çekildi resimle beni baş başa bırakıp. Eğildim, gözlerimi derhal yapıştırdım deftere. Kenarlarını belirlemediği bir denizin ortasına bıraktığı gülümseyen iki kocaman yüzdü karşımdaki. “Ne yapıyorlar? Yüzüyorlar mı?
DEVAMI...“Kırk günlük bir plan yaptım. Neden kırk, basit. Kendime bitti diye kırk gün üst üste söylersem ikna olurum bittiğine, inanırım, kabullenirim dedim. Ayrıca, bu O’ndan sonra yeniden doğmak demek, eh, lohusalık dediğin de kırk gün sürer, kırkıncı gün Yeni Ben’in kırkı çıkmış olur, kırk birinci gün her şey bambaşka olur, güneş başka doğar, rüzgâr başka
DEVAMI...İnsan korktuğu şeyi unutuyor da, ona acı veren şeyi bir türlü silip atamıyor hafızasından. Tıpkı sevgisini bir çırpıda tüketebildiği ama aşkını hiç eksiltemediği gibi. Yıllar geçiyor, araya farklı insanlar, bambaşka tonlarda duygular giriyor ama aşk, bir zamanlar dokunmuş olduğu kalpte kapladığı alandan bir gıdımcık bile yer vermiyor bir başkasına. Olur olmaz bir zamanda hatırlayınca onu,
DEVAMI...Nedir bu dudaklarımın hafifliği? Üstelik görkemli gökyüzüne karşı, başımı yukarı doğru kaldırmışken. Ne bulutları seçebiliyorum doğru dürüst, ne de maviliği. Yağmur sesiyle uyandığım bir sabah, koşup pencereye bakmak ve acilen dudaklarımı ıslatmaktan daha büyük bir dileğim olamazdı ki. Birazdan karnı aç bir kuşun çığlığıyla dolabilir kulaklarım veya neden kapısının önünden geçtiğimi sorgulayan bir sokak köpeğinin
DEVAMI...Evde geçirdiğimiz zamanı daha keyifli hale getirmek ister misiniz? Sizce de daha eğlenceli bir karantinayı hepimiz hak etmiyor muyuz? İşte tam olarak bu yüzden izlemekten son derece keyif aldığım, inanılmaz güzel evlerin ve kıskanmamanın imkansız olduğu iç mekan tasarımlarının yapıldığı mimari ile ilgili programlar listesi yapmak istedim. Eğer karantinada canınız sıkılıyorsa, (Sizi hemen “Karantina’da Yapılacak
DEVAMI...Birçoğumuz karantina gibi olağanüstü bir yaşam biçimini hızlıca kabullenip hayatlarımıza devam edebilmek için bunu bir avantaja dönüştürmeyi seçtik. Neticede karantina ertelenen kitapların okunacağı, belgesellerin izleneceği, ekşi mayalı ekmeklerin yapılacağı bir süreç haline geldi. Fakat bazılarımız hala ne yapacaklarını bilemeden günlerini sıkılarak geçiriyor. Karantinada ne yapacağını bilemeyenler için “Karantinada yapılacak eğlenceli şeyler” yazısı yazmıştım hatırlarsanız. Bu
DEVAMI...Mesaj geldi: “Ben de seni özledim.” Mesajı okur okumaz ağzı kulaklarına varan adam, bunu belli etmemek için olabildiğince tuttu kendisini. Etrafına bakındı, masanın diğer ucunda hiç mola vermeden konuşan arkadaşlarını dinliyormuş gibi yaptı bir süre. Derken bir mesaj daha geldi: “Çok.” Bu defa gülümsemesi biçim değil, renk değiştirdi ve yanaklarına kondu. Sustu, elini koyacağı yere
DEVAMI...