“En son ne zaman bu kadar iyi hissettin?” diye sordum. Bir şey söylemeden devirdi gözlerini. Baygın bakışlarını tamamlıyordu gevrek gülüşü. İki metrelik uzanmıştık, iki şişe şarabı, “Dur biraz daha tadına bakayım” diye bitirdikten sonra. Bana sıkıca sarılması için bahane üretmeyi bıraktım, ben ona sarıldım. Hem de en keyifli yerinde, kendi bedenimden vazgeçtiğim bir anda. Karıştırdı
DEVAMI...Ölmenin saati yoktur aslında. Birileri öldürdü, o da öldü dersin ve ortaya kısacık bir cinayet öyküsü çıkarırsın. Ama konu kapanmaz. Çünkü nefes almaya devam ederken de ölebilir insan. Veya ölmesine rağmen, pekala katil de olabilir. Yani öykü kısa değil, aslında çok uzundur. Onun için nefesin yetmiyorsa anlatma, kalemin takatsiz düşecekse hiç yazma. Bu konudan kesinlikle
DEVAMI...Film başlatma düğmesine bastığında, üç saat on yedi dakika olduğu yazısını gören birisinin gözünün korkması çok normaldir. Normal olmayan şey ise, üç saat on yedi dakika sonrasında sanki daha filmin yarısına gelmişsiniz ve bir bu kadar daha keyifle seyredermişsiniz gibi hissetmenizdir. Tuhaf ama bana “Kış Uykusu” yetmedi. Çok lezzetli bir yemekten dünya kadar yememe rağmen,
DEVAMI...Eskiden tatlı rüyalarım; bilinçsizce gecelerime soktuğum, gözlerim kapalıyken bile yüzümü gülümsetebilen ve başını ya da sonunu bir türlü anımsayamadığım güzel hadiselerdi benim için. Ama eskiden. Yani onunla karşılaşıncaya dek. Bir kere gördüm ya onu, bir daha karşılaşmama ihtimalimizin yüksekliği deliye döndürüyordu beni. Onu gördükten sonra her gün, bilinçli olarak görmeye çalışıyordum o tatlı rüyaları. Çünkü
DEVAMI...“İyi misin?” diye soruyor sanki iyi olmamı önemsiyormuş gibi. Gözlerimin içi kapalı, tıpkı dışı gibi. Cevap aramayı çoktan bırakmış, sesini çıkarmadan oturup kalıyor evimdeki odalardan bir tanesinde. “İyi olmak için neden aramayı bıraktığım gün iyi olacağım” diyorum, epey bir zaman kafamı dinledikten sonra. O ise sessizliğiyle beni öldürebilecek kadar kindar. Gitmiyor ama konuşmuyor da. Biraz
DEVAMI...“İngilizler et yedikleri için bu kadar güçlüler” diye düşünen Hinduların kaderini değiştiren adamın hikayesini anlatıyor Gamze İyem. İşin sırrının, hayvanları pişirip yemek olmadığını öğrenmeleri uzun ve meşakkatli bir süreçti kuşkusuz. Hitler’in ölüm makinelerinin mağlup edemediği İngilizleri, tek bir kurşun harcamadan yenen Gandi’nin hayatını soluksuz okuyabilirsiniz Sevgi Dünyadaki En İncelikli Güçtür kitabı satırlarında. Kuşkusuz Gandi’yi ilk
DEVAMI...İnsanın doğumundan itibaren oradan oraya sürüklenişi aslında başlı başına bir arayışın eseridir. İnsan her zaman bir şeyleri arar. Ona iyi gelecek birilerini, başarma arzusunun onu götüreceği bir takdir cümbüşünü, hayattan zevk almanın yollarını… Tüm bu arayış daha iyi olmayı, daha huzurlu olmayı, daha mutlu olmayı, daha zengin olmayı bulma arzusunun harekete geçmiş bir tezahürü gibidir.
DEVAMI...Gerekirse dişlerini söker eline veririm gecenin. Karanlık, gizemli ve soğuk olmak dışında ne hüneri vardır ki gecenin? İçinde sakladığı suçlu suretler gölgelerini bırakmazlar arkalarında. Çünkü sokak lambaları ve neon ışıkları evine geç dönecekler için vardır. O gecenin içinde tümüyle kaybolup kim olduğunu gizlemek isteyen, arandıkça bulunmayacak olan birisi hep uzak durur ışıklardan. Gölgesizdir, yüzü olmadığı
DEVAMI...