Kısa, düz cümlelerle yakalanan tempolu anlatımlara biraz da sürükleyici konu eklendiği zaman, bugünün en çok tercih edilen kitapları çıkıyor karşımıza. Kolay sonuca ulaşılması, okurken anlatılanları görselleştirmek için hayal gücüne az başvurulması ve neredeyse hiç düşünme gayreti talep edilmemesi, her şeyin pratikleşmiş biçimine gönül vermiş günümüz insanın en ideal bulduğu kitap biçimi sanırım. Sessiz kalamıyorum buna.
DEVAMI...ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Kimse bilmiyordu nedenlerini. Güzelim saatini yanında taşımayışını, eve dönüş yolunu bilerek uzatıp aynı sokaktan iki defa geçişini, her karışını ezberlediği toprağı sıcacık yatağından daha fazla sevmesini, dört bir yana serpiştirilmiş yıldızlardansa tam tepesinde duran ayı uzun uzun seyretmeyi yeğleyişini ve bir de sözlerden ziyade duymadığı cümleleri yaratan kalbine olan sadakatini. İşin doğrusu,
DEVAMI...Onu son gördüğümde, önünde harita metot defter, mutluluğun resmini çizdiğini iddia ediyordu. Abidin Dino’ya ve Nazım Hikmet’e olan hayranlığı su götürmez bir gerçekti ya, illa ki ispatlayacaktı bunu. Geri çekildi resimle beni baş başa bırakıp. Eğildim, gözlerimi derhal yapıştırdım deftere. Kenarlarını belirlemediği bir denizin ortasına bıraktığı gülümseyen iki kocaman yüzdü karşımdaki. “Ne yapıyorlar? Yüzüyorlar mı?
DEVAMI...“Kırk günlük bir plan yaptım. Neden kırk, basit. Kendime bitti diye kırk gün üst üste söylersem ikna olurum bittiğine, inanırım, kabullenirim dedim. Ayrıca, bu O’ndan sonra yeniden doğmak demek, eh, lohusalık dediğin de kırk gün sürer, kırkıncı gün Yeni Ben’in kırkı çıkmış olur, kırk birinci gün her şey bambaşka olur, güneş başka doğar, rüzgâr başka
DEVAMI...Nedir bu dudaklarımın hafifliği? Üstelik görkemli gökyüzüne karşı, başımı yukarı doğru kaldırmışken. Ne bulutları seçebiliyorum doğru dürüst, ne de maviliği. Yağmur sesiyle uyandığım bir sabah, koşup pencereye bakmak ve acilen dudaklarımı ıslatmaktan daha büyük bir dileğim olamazdı ki. Birazdan karnı aç bir kuşun çığlığıyla dolabilir kulaklarım veya neden kapısının önünden geçtiğimi sorgulayan bir sokak köpeğinin
DEVAMI...“İngilizler et yedikleri için bu kadar güçlüler” diye düşünen Hinduların kaderini değiştiren adamın hikayesini anlatıyor Gamze İyem. İşin sırrının, hayvanları pişirip yemek olmadığını öğrenmeleri uzun ve meşakkatli bir süreçti kuşkusuz. Hitler’in ölüm makinelerinin mağlup edemediği İngilizleri, tek bir kurşun harcamadan yenen Gandi’nin hayatını soluksuz okuyabilirsiniz Sevgi Dünyadaki En İncelikli Güçtür kitabı satırlarında. Kuşkusuz Gandi’yi ilk
DEVAMI...Güneş Tan ve Serhat Koçak’ın yazdığı ES SEMİ Susma Konuş O Seni Duyar kitabını okuyorum şu sıra. “Hep susturulduk. Sevdiğimizi söyleyemedik, rahatsızlığımızı anlatamadık, bunu istiyorum diyemedik. İfade edemedik. Oysa ifade hayatın kilidini çözer.” diye başlıyor kitabın arka sözü. Ne güzel diyor öyle değil mi? Hepimizin hayatında bir sürü şey olup bitiyor. Bazen iyi, bazen kötü,
DEVAMI...İnsanın doğumundan itibaren oradan oraya sürüklenişi aslında başlı başına bir arayışın eseridir. İnsan her zaman bir şeyleri arar. Ona iyi gelecek birilerini, başarma arzusunun onu götüreceği bir takdir cümbüşünü, hayattan zevk almanın yollarını… Tüm bu arayış daha iyi olmayı, daha huzurlu olmayı, daha mutlu olmayı, daha zengin olmayı bulma arzusunun harekete geçmiş bir tezahürü gibidir.
DEVAMI...