Eğer tarihe, özellikle de 2. Dünya Savaşı’na dair bir merakınız varsa ve kısa sürede unutulmaz bir deneyim yaşamak istiyorsanız, kahvenizi alın ve okumaya devam edin. Fransa’da önemli anlara şahitlik etmiş bazı bölgeleri seyahat etmek için yaptığımız bir haftalık araba yolculuğundan bahsedeceğim. Hollanda’dan Fransa’ya yaptığımız bu yolculuğu okurken bölgede gezilecek yerleri öğrenebilir, Avrupa’da araç kiralama hakkında bilgi edinebilir ve yaşanmış bazı Avrupa’da arabayla seyahat deneyimlerinden faydalanabilirsiniz.

Rotamız üzerinde toplu taşımayla ulaşmanın zor olduğu yerler olduğu ve kısa zamanda planlama yapmamız gerektiği için bir araç kiralamaya karar verdik. Avrupa’da araba kiralama işi beni biraz geriyordu, itiraf edeyim. Zaten bu tür durumlarda anlaşılması gereken çok fazla detay var. Bir de döviz kuru farkından sigorta bedellerinin ve blok konan bütçelerin yüksek olması işi daha da zorlaştırıyor. Neyse ki, discovercars.com sitesinde araba kiralama süreci çok kolaydı; fiyatlar uygundu, sigorta seçenekleri son derece anlaşılırdı, filtreleme yapmak kolaydı ve kullanıcı dostu arayüzü sayesinde aradığımız aracı kolayca bulduk.

Bu yazıda, rotamız üzerindeki önemli durakları ve temel olarak yurt dışında araba kiralarken dikkat etmeniz gereken ipuçlarını anlattım. Ayrıca, 2. Dünya Savaşı temalı bir yolculuk yapmak isteyenler için bilgi bulabilirsiniz.

💡 Tavsiye: Araba yolculuğu sırasında ekstra maliyetlerden kaçınmak istiyorsanız, Google Maps’te ücretli yolları gösterme seçeneğini kapatabilirsiniz. Bu sayede hem otoyollara para vermekten kurtulabilir hem de köylerin ve küçük kasabaların içinden geçerek daha keyifli bir yolculuk yapabilirsiniz.

Arabayla 1 Haftalık Fransa ve Belçika Gezisi

Rotamız Rotterdam’da başladı. Burada aracımızı kiraladıktan sonra planladığımız gibi rotamızı tamamlamak için yola çıktık. Yol biraz uzun olduğu için ilk durağımıza akşam saatlerinde vardık. Nihayet otele vardığımızda, son derece temiz bir odanın bizi beklediğini görünce rahatladım.

İlk durağımız, Fransa’nın Normandiya bölgesindeki tarihi şehri Caen oldu. 2. Dünya Savaşı’nın izlerini taşıyan bu şehirde, kaç kilometre yürüdük hatırlamıyorum.

Aracımızı park+ride için ayrılmış ücretsiz bir park alanına bıraktık ve ücretsiz minibüslerle merkeze gittik. Bu minibüsler Caen’deki tüm turistik yerlere gidiyor. Biz de bu sayede Caen Kalesi ve Memorial de Caen gibi önemli turistik yerleri rahatça gezme şansı bulduk.

Normandiya sahilleri de bu yolculuğun unutulmaz noktalarından biriydi. Bugün son derece huzurlu görünen Omaha Beach’te yıllar önce yaşananları düşünmek neredeyse imkansızdı. Sahilde uzun bir yürüyüşün ardından Pointe du Hoc’ta bombardıman izlerini ve sığınakları gördük. Bölgede yer alan bilgilendirme panoları, tarihe dair daha fazla bilgi edinmemize olanak sağladı.

Çevrede bunlar dışında da görülmeye değer birçok yer var. Avrupa’da araç kiralama yapmanın en iyi yanı da bu yerlere rahatça gidebiliyor olmak. Eğer tarihe ilginiz varsa, geçtiğiniz her yerin anlamı büyük olacak. Ancak, benim gibi pek ilgili değilseniz öncesinde birkaç belgesel izlemek gezdiğiniz bölgelerin önemini görmenize yardımcı olabilir.

Sonraki durağımız Saint-Malo oldu. Surlarla çevrili bu büyüleyici şehirde, tarihle doğanın iç içe geçtiği enteresan bir atmosfer vardı. Saint-Malo, Fransa’nın Brittany bölgesinde yer alan, iyi korunmuş ortaçağ mimarisi ve muhteşem deniz manzarasıyla bilinen tarihi bir liman kenti.

Sabahın erken saatlerinde geldiğimiz için sokaklar bir hayli sessizdi ve şehrin ada bölümünü tamamen saran surların üzerinde yürümek çok keyifliydi. Bu şehirle ilgili en enteresan şeylerden biri Saint-Malo’nun bir zamanlar, 17. ve 18. yüzyılda, düşman gemilerine baskın yapma yetkisine sahip Fransız korsanların merkezi olmasıymış.

Sol yanınızda deniz, sağ yanınızda harika mimarileriyle yükselen apartmanlar ve farklı sokaklar, oldukça ilginç bir manzara oluşturuyor. Surlar üzerinde yürürken bir ara aşağıda çalışan iş makinelerini fark ettim. Tabii ki uzunca bir süre çalışmaları izledik. İnşaat izlemekten nerede olursam olayım gerçekten keyif alıyorum. Peki ya siz? (Dürüst olun)

Buradan Le Mans‘a doğru yola çıktık. Le Mans, zengin tarihi ve dünyaca ünlü 24 Saatlik Le Mans yarışlarıyla tanınan bir şehir. Muhteşem Saint-Julien Katedrali de dahil olmak üzere büyüleyici bir ortaçağ mimarisine ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda Arnavut kaldırımlı sokakları ve ahşap evleriyle ünlü olan eski şehir bölgesi de var. Tarih ve modernliğin mükemmel bir karışımı diyebiliriz.

Şehir merkezine yine ulaşım için park+ride alanları vardı ve ulaşım ücretsiz minibüslerle sağlanabiliyordu. Avrupa’da araç kiralama yaptığınızda bu otoparklardan mutlaka faydalanın. Le Mans’ta şehrin tarihi dokusunu ve mimarisini keşfetmek bir hayli hoşumuza gitti.

Yolculuğumuzun bir sonraki durağı olan Paris ise, nasıl desem, büyük şehirleri ve kalabalıkta olmayı sevmeyen benim gibi insanlar açısından çok ideal bir seçenek olmasa da mimari olarak son derece etkileyiciydi. Eyfel Kulesi, Montmartre, Notre Dame Katedrali, Sacre-Coeur, Versay Sarayı gibi kendine hayran bırakan yerleri gördük ve Seine Nehri kıyısında yürüyüşler yaptık.

Paris seyahatimizin en güzel kısmı, eski bir arkadaşımızla buluşma fırsatımızın olmasıydı. Yıllar sonra yeniden bir araya gelmek harikaydı. Ayrıca, buradaki konaklamamızdan da gerçekten çok keyif aldık. Aşağıda onun da ayrıntılarını paylaştım. Bu arada Avrupa’da araç kiralama yapacaksanız büyük şehirlere arabayla girmek iyi bir fikir sayılmaz. Bu yüzden biz büyük şehirlerde genelde toplu taşıma kullanıyoruz ya da bol bol yürüyoruz.

Paris’ten sonra şampanyalarıyla ünlü Champagne bölgesine geçtik. Küçük kasabalarda yerel üretim şampanyaların tadına baktık ve bölgenin huzur dolu atmosferinin keyfini çıkardık. Ardından dönüş yolunda Sedan’a uğradık. Avrupa’nın en büyük kalesine ev sahipliği yapan bu tarihi kasaba, kısa bir mola için oldukça keyifli bir noktaydı.

Yolculuğumuzun son duraklarından biri, Belçika’daki Bastogne oldu. Burada yer alan Airborne Müzesi, 2. Dünya Savaşı’nın dehşetini hissettiren etkileyici bir yerdi. Bu müze, 2. Dünya Savaşı sırasında destek amaçlı gelen Amerikan askerlerine adanmış bir müze.

Savaşa dair birçok bilgi vermesinin yanı sıra aynı zamanda askerlerin cesaretini gösteren etkileyici canlandırmalar mevcut. Hollanda’daki müzelerin mükemmel olmalarına alışmıştım ve bu müze de kesinlikle farklı değildi; geçmişe dair güçlü bir bakış sunuyor.

Müzenin en alt katında bombardımanın olduğu zamanlardaki günlük hayata dair bir deneyim imkanı sunuluyordu. Bu sığınak deneyimi inanılmazdı ve eşit derecede korkunçtu. İçerideyken empati yapmanın en zor olduğu durumlardan birinde olduğumu hissettim. Son olarak Rotterdam’a dönerek başladığımız noktada yolculuğumuzu tamamladık ve aracımızı teslim ettik.

💡 İnternet ve e-Sim Tavsiyesi

Yurt dışında sınırsız internet için en iyi alternatiflerden biri eSIM kullanmak. Bu seyahatimde ilk kez Holafly eSIM hizmetini denedim ve epey memnun kaldım. Gittiğimiz her yerde internet hızlıydı ve telefon çekiyordu. Özellikle haritalar, konaklama uygulamaları, restoran bulma uygulamaları gibi birçok şey için internete ihtiyaç duyduğumuzu düşünecek olursak kesintisiz internete sahip olmak çok önemliydi. Holafly eSIM ile 200’den fazla destinasyonda sınırsız veri kullanabiliyorsunuz. Üstelik kurulumu da sadece birkaç dakikamı aldı. App’i indirip bir plan satın aldım, bana maille gönderdikleri QR kodunu telefondan taradım ve internetim yüklendi.

Bu arada, harika bir özellik daha var: Holafly VPN desteği sunuyor. WhatsApp, Instagram veya Facebook gibi uygulamaların kısıtlı olduğu ülkelere seyahat ediyorsanız bu gerçekten işinize yarayacak. Eğer bir seyahat planlıyorsanız, özellikle birden fazla ülkeye gitmeyi düşünüyorsanız kesinlikle tavsiye ederim. Bu kişisel Holafly linkim ile %5 indirim kazanabilirsiniz. (Lütfen telefonunuzun eSIM hizmetini desteklediğinden emin olun).

💡 Paris için önemli tavsiye

Eğer Paris’e gitmeyi planlıyorsanız, şehir içindeki konaklama ve park seçeneklerinin bir hayli pahalı olduğunu bilmelisiniz. Bunun yerine şehrin biraz dışında kalan ama toplu taşımayla şehre rahatça ulaşabileceğiniz seçenekleri değerlendirmenizi tavsiye ederim. Biz Airbnb üzerinden çok güzel bir konaklama bulduk. Burası şehir merkezine metro ile 20 dk uzaklıkta olan son derece sessiz sakin bir mahalleydi. Ayrıca ev sahibimiz de çok kibar ve hoş biriydi. Eğer Paris’te uygun fiyatlı konaklama için bu seçeneği değerlendirmek isterseniz ev sahibimizin profiline buradan ulaşabilirsiniz: Paris konaklama

Burada kalırken aracımızı yakınlardaki bir AVM’nin otoparkına bıraktık ve hemen yolun karşısındaki metro ile şehir merkezine ulaştık. Bu sayede hem daha hesaplı hem de daha rahat bir gezi yapmış olduk.

💡 Avrupa’da Araç Kiralama Yapacaklar için Park Yeri Tavsiyesi

Avrupa’da araç kiralama konusunda en büyük sorun park yeri bulmak. Çünkü birçok ülkede park ücretleri pahalı ve bazen karmaşık olabildiği için hata yapmak kolay oluyor. O yüzden büyük şehirlerde park sorunu yaşamamak için Park + Ride otoparklarını tercih edin. Genelde online haritalar üzerinde kolayca bulunabiliyor veya kaldığınız otellerden temin edebileceğiniz turistik haritalarda işaretlenmiş oluyor. Bu otoparklar, aracınızı şehir dışında bırakıp toplu taşımayla merkeze ulaşmanızı sağlıyor.

Şehir içinde park etmek isterseniz, Fransa’da yol kenarındaki otoparklar da uygun fiyatlıydı. Özellikle küçük kasabalarda veya daha az yoğun bölgelerde bu yöntem oldukça ekonomik ve kolay olabilir. Ancak park ettikten sonra park makinelerinden aracınızın plakasını girerek fiş almayı unutmayın. Bu fişi araç camınızın önünde bırakabilirsiniz.

Zaman planlaması

Bu rota için 8 gün ayırdık. Rahat seyahat etmeyi seviyoruz ve her şeyi görmeye çalışmıyoruz. Sadece hoşumuza giden yerlere gidiyoruz, köylerde durup etrafı görmeyi ve fotoğraf çekmeyi seviyoruz, şehirleri çoğunlukla yürüyerek geziyoruz. Ve bu süre bizim için yeterli geldi. Avrupa’da araç kiralamak için kendi zamanınızı ve araba teslim zamanlarını iyi hesaplayın.

💡 Unutmayın: Kiraladığınız arabayı kiralama yaptığınız ülkeden başka bir ülkede kullanacaksanız, sınır geçiş ücretleri uygulanabilir. Bizim durumumuzda, sadece tek seferlik bir ücret ödedik. Bazı kiralamalarda başka ülkede bulunacağınız gün başına ödeme yapmanız gerekebilir.

Sonuç

Bu seyahati arabayla yapmanın en iyi taraflarından biri, tam anlamıyla özgürlük ve esneklik sunmasıydı. Her durağa kendi hızımızda gidip, yol üstünde keşfetmek istediğimiz yeni yerlerde spontane molalar verdik. Toplu taşıma veya tur gruplarına bağlı kalmadan, tamamen kendi rotamızı ve zamanlamamızı belirleyebilmek büyük bir avantajdı.

Avrupa’da araç kiralama yaparak seyahat etmenin bir diğer güzel yanı, yanımızda istediğimiz kadar eşya taşıyabilmekti. Özellikle farklı bölgelerden aldığımız yerel şaraplar, peynirler ve diğer hediyelik eşyalar için araç bagajı oldukça kullanışlı oldu. Ayrıca, hem küçük kasabalara hem de doğa içindeki noktalara kolayca ulaşabilmek seyahati çok daha zengin ve özel kıldı.

Son olarak, yol boyunca değişen manzaraları izlemek ve istediğimiz yerde durup doğanın tadını çıkarabilmek, seyahati unutulmaz bir deneyim haline getirdi. Arabayla seyahat, bu tür çok duraklı bir rotayı en verimli ve keyifli şekilde yapmamızı sağladı.

Eğer tarihe ve mimariye ilgi duyuyorsanız, bu rotadaki yerleri mutlaka görmelisiniz. Her bir durak, farklı bir dönemin izlerini taşıyor ve sizi o dönemin ruhuyla tanıştırıyor.

Bu yazıdaki bazı linkler işbirliği linkleridir, yani bu linkler üzerinden bir satın alma yaptığınızda, sizin için ek bir maliyet olmadan ben de küçük bir komisyon kazanabilirim. Desteğiniz için teşekkür ederim.