Yeni Rota: Zihnini Bırak Kendini Bul

Yeni Rota: Zihnini Bırak Kendini Bul

For English version visit my: Medium page

Bir gün, sürekli gezme isteğimin derinlerinde aslında kendimden kaçmaya çalışan bir tarafın varlığını keşfettim. Her yeni şehirde, her farklı kültürde kendime bir yer ararken, aslında içimdeki huzursuzluğu örtbas etmeye çalıştığımı anladım.

“O seyahate çıkarsam her şey düzelecek” umuduyla yaptığım hiçbir seyahatten zevk alamıyordum; çünkü hep başka bir şeyler yapma veya bir diğer rotaya gitme arzusu içindeydim. Buddha’nın anda kalmakla ilgili güzel bir sözü var: “To find the true essence of life, one must learn to stay in the present.” Yani “Yaşamın gerçek özünü bulmak için, anda kalmayı öğrenmek gerekir.” Anı yaşamak ve mevcut durumun değerini fark etmek, içsel huzur için elzem ama benim anda kalmakla ilgili hiçbir çabam yoktu. Çünkü anda kalmamak benim için önemli bir amaca hizmet ediyordu: Korkularımı görmezden gelmek.

Yüzleşmekten korktuğun şeyler olduğunda, onlardan kaçmaya çalışmak harika bir plan ve anlaşılabilir bir içgüdü ama bu planda hesaba katılmayan bir şey var: Nereye gidersen git, zihnini de yanına alıyorsun. Bunu fark ettiğimde binlerce kilometrelik herhangi bir yolculukta bulamayacağım türden bir gerçekle de yüzleşmiş oldum. Bu kaçışlarımın arkasındaki gerçeklerle yüzleşmek zorundaydım ya da hayatıma Budistlerin deyimiyle oradan oraya zıplayan maymun zihnimin kölesi olarak devam edecektim.

Bunu değiştirmek için neler yapabileceğimle ilgili birçok araştırma yaptım, sayısız video izledim, eğitimlere para harcadım ama hiçbir şeyi sürdürülebilir olarak hayatıma katamadım. En sonunda, en iyi olan basit olandır diyerek öğrendiklerimi sürdürebileceğim bir modele dönüştürmeye karar verdim ve hayatımda üç önemli değişiklik yaptım.

Hayatı Kolaylaştırmak için 3 Bedava Basit Değişiklik

1.Günlük Tutmaya Başladım: Her sabah, aklımdan geçen düşünceleri olduğu gibi yazmaya başladım. Bu basit eylem, kafamda taşıdığım yükleri hafifletmeye yardımcı oldu. Yaptığım araştırmalar, günlük tutmanın faydalarını, zihinsel sağlığı iyileştirdiğini ve stres seviyelerini düşürdüğünü gösteriyordu ama böylesine etkili olacağını düşünmediğim için en başta mesafeli yaklaşmıştım.

Daha sonra okumaya başladığım “Sanatçının Yolu” kitabında da aynı ödevin olduğunu görünce günlük tutmaya başladım. Her sabah üç sayfa. İstisna yok. Eğer gittiğim bir seyahatte günlüğümü yanıma almadıysam bile bir peçete bulup yazmaya devam ettim. Bir süre sonra duygularımı, düşüncelerimi ve deneyimlerimi kelimelere dökerken içsel bir rahatlama yaşamaya başladım. Kendimi ifade etmek, hem kendimle olan bağımı güçlendirdi hem de içsel yolculuğumda daha sağlam adımlarla ilerlememi sağladı.

2.Kendimi Daha Yakından Gözlemlemek: Kendimi, verdiğim tepkileri ve bunların ardındaki nedenleri gözlemlemek için zaman ayırmaya başladım. Bu pratik, başlangıçta zorlu olsa da, sonuçları beni şaşırttı. Kendime, çözülmesi gereken bir bilmece gibi tarafsız bir gözle yaklaştım. Fark ettim ki, birçok şeyi korkudan yapıyordum. Ama bazı korkuların kaynakları yanlıştı. Örneğin, sık sık ölüm korkusu duyduğumu düşünüyordum; ama aslında asıl korkum, gerçek anlamda yaşayamamaktı. Bu anlayış, yaptığım her şeyden maksimum tat almam gerektiğini fark etmemi sağladı.

3.Mindfulness: Daha keyifli ve mutlu bir yaşam için her andan keyif almam gerektiğini anlayınca yolum mindfulness ile kesişti. Son zamanlarda oldukça popüler hale gelen mindfulness uygulamalarına karşı da en başta mesafeli yaklaştım. Çünkü moda olan bazı şeylere mesafeli yaklaşmak her zaman iyidir. Her ne kadar günümüz uygulamalarındaki yöntemlerini ve bakış açılarını çok benimsememiş olsam da biraz içine girince mindfulness pratiklerini kendi lehime kullanabileceğimi gördüm. Gün içinde, zihnimi sakinleştirmek için 1-2 dakikalık basit nefes pratikleriyle başlamaya karar verdim. Bu zamanlarda bütün uyaranları kapatarak sadece oturdum ve nefesime odaklandım. Zamanla bu süreyi 10 dakikaya çıkardım.

Bu pratikler, günlük yaşamıma yavaşça yayıldı. Yemek yerken daha yavaş hareket etmeye, yürürken etrafıma daha dikkatli bakmaya başladım. İnsanlara daha fazla dikkat ederek, hikayelerini dinlerken içsel bir bağ kurmaya çalıştım. Daha az konuştum, daha çok dinledim.

Aynı özeni kendime de göstermeye başladım. Bir şey yaşadığımda kendime sakinleşmek için gereken zamanı vermeye başladım, bir şey yapmak istemediğimde kendimi yargılamak yerine anlamaya ve şefkatle yaklaşmaya başladım. Bu zamanlarda ne yapacağımı bilemediğimde veya ikileme düştüğümde hep şu soruyu sordum: “Karşında bu durumu yaşayan küçük bir çocuk olsaydı ona nasıl davranırdın?” Bu, bence hepimizin her olay karşısında sorması gereken kilit bir soru. Kendime gösterdiğim özenle birlikte, korkularımın azaldığını ya da azalmamış olsalar da biraz daha özgürleştiğimi fark ettim.


Tüm bu hikaye, farkında olmadığım, farkına vardıktan sonra da kabul etmekte güçlük çektiğim bir şeyi kabul ettiğimde başladı. Sorunun varlığını kabul ettikten sonra karalar bağlamak ve vazgeçmek yerine onu nasıl çözebileceğimi bulmaya çalıştım. Araştırdım, yöntemler denedim, sonunda kendime uygun olanı buldum.

Sonuçta, kendimden kaçışın yerini öz farkındalık, kabul ve anlayış aldı. Artık seyahat etmek sadece fiziksel bir kaçış değil; aynı zamanda ruhsal bir keşif haline geldi. Zihnimdeki labirentlerden çıkarken, anın tadını çıkarmanın ne denli değerli olduğunu öğrendim. Kendi içime dönüp, kendimle barıştım ve bu barış, hayatımda bambaşka kapılar açtı.

Sorunları kabul etmek ve onlarla yüzleşmek kişisel gelişim için hayati öneme sahip. Bu sadece kendimizle olan ilişkimizi iyileştirmekle kalmıyor, dünyayla ve diğer insanlarla olan ilişkimizi de etkiliyor. Carl Jung’un dediği gibi, “Kendimizi kabul ettiğimizde, başkalarını da kabul etmeye başlarız.

Kendi yolculuğumda kazandığım bu anlayış, hem kendimle hem de çevremle daha sağlıklı ilişkiler kurmama yardımcı oldu. Bu sayede, yaşamak için sadece fiziksel bir alan değil, aynı zamanda ruhsal bir alan yaratmanın önemini anladım.

Aslında bu yazıyı yazmak da tüm bu pratikler sayesinde mümkün oldu. Daha önce, kendimle bağlantı kurabilsem bile böyle bir paylaşım yapamazdım. Bunu bir sonuca, bir değere, bir derse, faydalı bir içeriğe dönüştürmeye çabalardım; aksi halde değeri yok diye düşünürdüm. Şimdi sırf içimden geldiği için bunu paylaşabiliyorum ve bunu yapabildiğim için çok mutluyum.

Umarım herkes kendisi için en iyiyi bulur.

İlgini Çekebilir

Yorum Bırak

E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

Yeni Yazılar

Kategoriler