Kırk Birinci Evin Banyosu

Kırk Birinci Evin Banyosu

“Kırk günlük bir plan yaptım. Neden kırk, basit. Kendime bitti diye kırk gün üst üste söylersem ikna olurum bittiğine, inanırım, kabullenirim dedim. Ayrıca, bu O’ndan sonra yeniden doğmak demek, eh, lohusalık dediğin de kırk gün sürer, kırkıncı gün Yeni Ben’in kırkı çıkmış olur, kırk birinci gün her şey bambaşka olur, güneş başka doğar, rüzgâr başka eser, ben hayata başka bakarım dedim. Sonra, çilekeşler dergâha kırk gün kapanır, ben de öyle yaparım dedim, ilk gün kırk kere aklıma gelir, kırkıncı gün bir kere, o kadarcık hatırlamakla da yaşayabilirim dedim.”

Özlem Yanmaz

Öykülerin alışılageldik kısalıkta ve hızlı sonuçlanan yapılarından keyif almayanlara çok değişik seçenekler sunuyor Özlem Yanmaz. Tekniği ve hikâyeyi tastamam bir vücut haline getirme şekli ezber bozan cinsten. Klasik formda şablonlar ile okuyucusunu konuya çekmek yerine, sıra dışı anlatım metotlarına başvurma cesareti göstermiş. Giriş-gelişme-sonuç üçlemesini, bizlere dikte etmeden rahatça yerleştirebilmiş öykülerine. Kapaktaki görüntüye özenip kitaba daldığınız zaman, suyun altındaki güzelliklerin sizi beklediğini göreceksiniz.

Birbirinden farklı fiziksel dokulara sahip öyküler arasından en çok dikkatimi çekenler, konuşmalarla olay akışını ve kahramanın ruh halini aktaranlar oldu. Diyaloglarla başlayıp diyaloglarla biten öykülerindeki sürükleyicilik ve gerçekçilik oranının iyi ayarlanmasına özellikle dikkat kesilmeli. Tempolu konuşmalarla beslenen hikâye, karakterlerin zamana karşı olan dirençsizliğini en yumuşak tonda iliştiriyor gözlerimize. Klasik başlangıç bekleyenler yadırgayabilir ama kendilerini öykünün akışına teslim ederlerse, çok kısa bir süre sonra farklı bir lezzetle buluştuklarını anlayacaklardır.

Bir diğer önemli nokta da Özlem Yanmaz’ın “Ben” anlatımlarında gizli. Yine çok fazla yazarı kendisine öykündüren Salinger’in tarzına özellikle hiç bulaşmamış. Onun yolu kendi yolu. Gayet özgün. Yer yer dümdüz bir yolda yürüyormuşçasına sade ve etraftaki tüm normal detayları mükemmelleştirmeden, olduğu gibi bırakıyor dizlerimizin dibine ama bazen de öyle enteresan betimlemelerle olay örgüsünü tatlandırıyor ki, hikâyeyi bir kenara bırakıp düşlemeden edemiyorsunuz. Yani keyifli bir yolculuk Yanmaz’ı okumak. Ve bu yolculuğun ne kadar süreceğini kestiremiyorsunuz tıpkı ne kadar yorulacağınızı öngöremediğiniz gibi. “Gitmek için gitmek.” Bana soran olursa, Özlem Yanmaz’ın kalemini ancak bu cümleyle özetleyebilirim. Nedenini ancak kitabı okuduğunuz zaman anlayabilirsiniz.

Tüm bunların dışında en çok bitirişleri sevdim. Renkli giden bir öyküyü beyaz veya siyahla, renksiz giden bir olay örgüsünü ise aniden rengarenk biçime sokup yapabiliyor finali. Bütünün anlamını tamamlamak için vurucu sonlar var elbette ama yine yazarın kendine has, modern çizgisi farklı bir dokunuş daha sunmaktan çekinmemiş. Bazı öykülerin finali, konuya değil, az evvel bahsettiğim hikâyenin rengine karar veriyor. Düğümü çözmek ayrı, onun zihinsel hafızamızda kalacağı son şekli belirlemek apayrı. Burada da yazar imzasını cömertçe atmış öykülerine.

“Kırk Birinci Evin Banyosu”, kitaba ismini verdiği gibi, içeriğiyle baştan sona anlattıklarımın hepsini kapsayan bir öykü. Hikayecilikte farklı lezzet arayanlar için özel bir durak olabileceğini düşünüyorum. Ama bir de şu var, bu kitabı okuduktan sonra okuyacağınız pek çok öyküde, “Daha farklı olmalı mıydı acaba?” diye düşünme ihtimaliniz kuvvetli. Yani “Gitmek için gitmek” dediğim öyküler, onları okuduğunuzda çoktan sizi de peşine takmış, bir yerlere yürütüyor olabilir, dikkat edin. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.


Bu gönderinin yazarı sevgili Umut Kaygısız’ın tüm kitap ve film incelemelerini buradan ulaşabilirsiniz.

Umut Kaygısız’ı sosyal medyada takip etmek isterseniz linkten sayfasını ziyaret edebilirsiniz. https://instagram.com/umut.kaygisiz.7

İlgini Çekebilir

Yorum Bırak

E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

Yeni Yazılar