National Geographic X Tekbaşınadaolur ile macera dolu bir yolculuk

National Geographic X Tekbaşınadaolur ile macera dolu bir yolculuk

Bir insan kamp yapmaya neden ve nasıl başlar? Doğada vakit geçirmenin ve bunu hayat tarzı haline getirmenin hayatımızdaki yeri ne olmalı? Sosyal medyada “tekbaşınadaolur” kullanıcı adıyla tanınan, kamp deneyimlerini binlerce insanla paylaşan, benim de çok sevdiğim arkadaşım Gökhan Konaş yakın zamanda National Geographic markası ile çalışmaya başladı. Hem bu işbirliğinin nasıl doğduğunu hem de kendi kamp deneyimlerini anlattığı bu keyifli röportajı sizinle de paylaşıyorum. 

Instagramda sizi Tek Başına da Olur” ismiyle yakından takip ediyoruz. Ancak Gökhan Konaş’ı tanıyabilir miyiz? 

Beni tanımlayan en iyi kelime sanırım “girişimci” olacaktır. Lise yıllarının ardından bisiklet ve yüzme gibi sporlarla ilgilenirken bir yandan da müzisyenlikten işletmeciliğe kadar birçok alanda farklı işler yaptım. 1999 yılında kurduğum internet ve multimedya hizmetleri veren ajans ile internet dünyasına girdim. 400’e yakın ulusal markaya hizmet verdikten ve 10’a yakın start-up ve ödüllü projelerin ardından e-ticaret ve sosyal medya uzmanı olarak yöneticilik yaptım. Bu alanda kariyerime danışmanlık yaparak devam ediyorum. 12 yıl önce Kaz Dağları’na yaptığım gezinin ardından doğada daha fazla zaman geçirmek istediğime karar verip kariyerimi bu yönde değiştirmek ve sürdürülebilir hayata geçmek için çalışmaya başladım. Halen Girişimci, Gezgin, Blogger, Influencer olarak hayatıma devam ediyorum.

Türkiyenin birçok noktasına tek başına yaptığınız yolculukları takip ettik. Nasıl başladı bu heyecan ve tutku?

Kaz Dağları’nda çok da istekli olmadan yaptığım ve 9 gün süren ilk kampımın ardından doğa ve yollar ile tekrar çok güzel bir bağ kurdum. Elektriği olmayan, telefonun çekmediği bir konumda yaşadığım bu 9 günlük deneyim hayatımı yeniden şekillendirdi. Yolda olmak, yeni yerler keşfetmek, farklı hayat deneyimleri beni çok heyecanlandırıyor. Doğada tek başına olmak ise benim için tam bir kişisel gelişim ve dönüşüm yöntemi. Bir süre sonra bunun bir tutku ve bağımlılık haline geldiğini fark ettim. Keşfettikçe, öğrendikçe gerçekten yaşadığımı hissediyorum.

Sizin için en etkileyici rotalar nereleri oldu? Unutamadığım dediğiniz bir kamp noktası var mı?

Türkiye inanılmaz bir coğrafya. Bildiğimiz popüler şehir ve yerlerin ötesinde her şehir 1 ay gezsek bile bitiremeyeceğimiz kadar büyük bir doğa zenginliğe sahip. Gittiğim her yerin tabii ki benim için önemi büyük ama doğa ile yeniden tanıştığım yer olan Kaz Dağları önceliğim olur sanırım. Biliyorsunuz bu bölge ülkenin oksijen deposu olarak bilinen bir coğrafya. Kaz Dağları’na da her sene mutlaka gidiyorum ve havasını soluyorum. Gerçekten büyülü bir yer olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında Çimi Yaylası ve Ulu Yayla en sevdiğim rotalardan. Çimi Yaylası Antalya’da ve inanılmaz bir doğası var. Ulu Yayla’nın da yarısı Bartın’da yarısı Karabük’te yer alıyor. Türkiye’nin en uzun yaylası burası ve hem insanları hem havası hem de doğası çok güzel. Karadeniz Bölgesi’nde Artvin yine aynı şekilde benim için önemli rotalardan biri. Yine de adını yerini bilmediğimiz gezecek görecek o kadar çok yer var ki. Düşünmesi bile heyecanlandırıyor…

Seyahat etmek ve kamp yapmak isteyenler için deneyimlerinizi paylaşır mısınız?

Kısaca söylemek gerekirse öncelikle doğru ekipman seçimi bu tip aktiviteler için çok önemli. Gideceğiniz bölgeyi çok iyi araştırmak, gitmeden önce rotasını çıkarmak işi çok kolaylaştırır. Yaban hayatı, yol durumu ve mevsimlere göre diğer detayları da öğrenmekte fayda var. İster tek ister grup halinde çıkılsın eğer rotamız doğada bir yerler olacaksa tanıdık kişiler ile konum ve hatta canlı konum paylaşmak kritik durumlarda hayat kurtarır. Tabii ki kamp ve doğa söz konusu olduğu zaman ilk yardım çantamızı da unutmuyoruz. 

Peki, ilk kez böyle bir deneyimi yaşayacaklar için önerileriniz neler olur? Nelere dikkat edilmeli?

Yeni başlayan kampçılar için en önemli şey elbette deneyimli kişilerin rehberliğidir. İlk kamp deneyiminde size eşlik edecek elzem malzemelerden yanınıza alacağınız yiyecek-içecek donanımına; uyku tulumu seçiminden nasıl giyinmeniz gerektiğine kadar her bir detay çok önemlidir. İlk kez kamp yapılacaksa daha önce kamp yapmayı deneyimlemiş kişilerle bir gecelik kamp programı yapın. Hemen alışverişe çıkmak yerine neye ne kadar ihtiyaç duyacağınızı deneyimledikten sonra alışveriş yapın. Ayrıca, ilk kamp deneyimini eve yakın bir yerde yaşamak da seçeneklerinizi açık tutmak anlamına gelir. Soğuktan ve yağmurdan koruyacak giysileri yanınızda bulundurmayı da unutmayın.

Yaz mevsiminde ve kış mevsiminde kamp yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?

Aslında her ikisinde de dikkat edilmesi gereken birçok şey var ama temel olarak söylersek yaz kamplarında güneşten, sineklerden ve kene gibi canlılardan korunmak çok önemli. Kış kamplarında da en önemli olan şey doğru ekipmanlara sahip olmak. Yani bu yaz kamplarında da önemli ama kışın yanlış ekipman insanı hipotermiye sokabilir ve dolayısıyla can kaybına kadar götürebilir. O yüzden kış kampı için mutlaka bilgi sahibi olmak, belli bir deneyime ulaşmış olmak lazım.

Hangi lokasyonlardan başlanmalı kamp yapmaya?

Kamp yapmaya her yerde başlanabilir aslında ama eğer deneyimsizseniz bu durumda   ıssız yerlere gitmek yerine yaz ya da bahar mevsimlerinde özel kamp alanlarında veya belli bir konfora sahip olan, insanların sıklıkla kamp yaptığı yerlerde kamp yapmayı düşünebilirsiniz. Bu sayede doğaya bir miktar aşinalığınız olur ve neyle karşılaşacağınızı   bilirsiniz. Aynı şekilde kampçılıkla ilgili atölyelerin yapıldığı, güvenilir organizasyonlara katılıp deneyimli insanlarla birlikte kamp kültürünün temellerini öğrenerek başlayabilirsiniz. Bu da olası durumlarda nasıl davranabileceğinizi öğrenmenizi sağlayacağı için sizi doğa kamplarına hazırlar.

Sizin için en etkileyici rotalar nereler oldu? Unutamadığım dediğiniz bir kamp noktası var mı?

Ben genelde yaylalarda kamp yapmayı seviyorum. Birkaç tane yayla var hafızama kazınan. Mesela Çimi Yaylası ve Ulu Yayla en sevdiğim rotalardan. Çimi Yaylası Antalya’da ve inanılmaz bir doğası var. UluYayla’nın da yarısı Bartın’da yarısı Karabük’te yer alıyor. Türkiye’nin en uzun yaylası burası ve hem insanları hem havası hem de doğası çok güzel. Bir de tabii Kaz Dağları var. Biliyorsunuz bu bölge ülkenin oksijen deposu olarak bilinen bir coğrafya. Kaz Dağları’na da her sene mutlaka gidiyorum ve havasını soluyorum.

Boyner ile National Geographic markasının yakın zamanda yüzü oldunuz. Nasıl gerçekleşti iş birliği, sizin için nasıl bir heyecan oldu?

National Geographic çok uzun yıllardır takip ettiğim ve farklı içerikleri ile özellikle çevre, hayvanlar, seyahat ve farklı kültürler konusunda çok şey öğrendiğim bir mecra olmuştu. Boyner’in Genç, Aktif, Spor & Erkek Giyim Kategorileri Genel Müdür Yardımcısı Semih Sertan projeyi benimle ilk paylaştığı andan itibaren böyle bir marka ile iş birliği yapmak beni tabii ki çok sevindirdi. İlham verici birçok proje konuşuyoruz. Önümüzdeki günlerde hep beraber hayata geçireceğimiz güzel işler olacak. Bu konuda hepimiz çok heyecanlıyız.

National Geographic koleksiyonun en sevdiğiniz parçaları hangileri? 

National Geographic Waterproof ve DryTex özelliklerine sahip outdoor ayakkabılar, doğanın zor şartlarına karşı konforlu bir kullanım sağlarken, değişen havalara da meydan okuyor. O yüzden bu ürünleri severek kullanıyorum. Yine hem yağmurluk hem de rüzgarlık görevini gören turuncu ceketin koleksiyondaki favori parçalarımdan diyebilirim. Son olarak koleksiyonun tişörtleri hem kullanışlı hem de doğada hayat kurtarıyor.

Yolda-doğada tek başına olacaklara koleksiyondan hangi parçaları önerirsiniz?

National Geographic yeniden dönüşüm ve sürdürülebilirliğe maksimum özen gösteriyor, organik ve geri dönüşümden elde ettiği kumaşlarla oluşturduğu kapsül koleksiyonları Boyner’de outdoor tutkunları ile buluşturuyor. Koleksiyonda yer alan outdoor ayakkabılar ve tişörtleri kesinlikle öneriyorum.

İlgini Çekebilir

Yorum Bırak

E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

Yeni Yazılar