Seyahat etmenin henüz bu kadar popüler olmadığı zamanlarda seyahat etmeye başlayan isimlerden biri de Tuğçe. Bizce çok büyük bir mesele değil ama ülkemiz törelerine göre kadın başına seyahat etmenin büyük bir mesele haline getirildiği zamanlarda Tuğçe tek başına Asya’yı geziyordu. Bu seyahatleri arasında en çok ilgi çeken tartışmasız yelkenli ile yaptığı yolculuk ve yük gemisinde geçirdiği 4.5 ay. Evet, tanıyalım bakalım Tuğçe Makarnacı kimdir , neler yapar?
Tuğçe Makarnacı Kimdir ?
Bize biraz kısaca kendinden bahseder misin?
Merhaba, ben Tuğçe. İzmir’de yaşıyorum. Arkadaşlarımla vakit geçirmekten ve gezmekten hoşlanıyorum, hayattan keyif almaya çalışıyorum. 2014’ten beri farklı seyahat biçimleri deneyimlemeye çalışıyorum mesela 3 ay boyunca bir ticari yük gemisinde deniz hayatını deneyimledim. Şu an ise Atina’ya yerleştim.
Üniversite eğitimi aldın mı? Üniversitede aldığın eğitimin şu anki ilgi alanlarınla bir alakası var mı?
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Aldığım eğitimin ilgi alanlarımla pek alakası yok. O dönemde şu anki gibi kendimin farkında değildim. Puanım nereye yeterse oraya okumaya gittim.
Ne zamandan beri seyahat ediyorsun?
Kendimi bildim bileli bir şekilde seyahat ediyorum. Bu 4 yaşındayken İstanbul’a teyzemlere gitmekti. Sonra Ege kıyıları oldu daha sonra da yurtdışına çıkmaya başladım.
Her seyahatinde tek başına mı oluyorsun?
Yoo, beraber Sırbistan’a gittik ya, hatırlamıyor musun?! Bir de Kardüz Yaylası’nda kamp attık beraber hani? Campvavior diye video çektik hatta?
Peki tek başına seyahat etmek ve başkalarıyla seyahat etmeyi kıyaslamanı istesem hangisi daha iyi sence?
Tek kadın seyahat etmek kesinlikle çok keyifli bir şey ama tek seyahat mi yoksa birileriyle mi dersen bir tercih yapamam. Eskiden olsa kesinlikle tek seyahat derdim ama artık kendimi ve insanları daha fazla tanımaya başladım. Büyükler derler ya insan sarrafıyım ben diye, onun gibi bir şey. Seyahat konusunda kiminle birlikte yapabilirim, kiminle birlikte yapamam direk anlıyorum. O yüzden birlikte seyahat edemeyeceğim kişiyle de yola çıkmıyorum. Ben de insanım, arkadaşlarımla, eşimle ben de vakit geçirmekten hoşlanıyorum. O yüzden bazı seyahatlerime başka insanlar da katılıyorlar. Tabii hepsine değil… Bazıları bana özel olmalı.
Tek başına seyahat ederken korkmuyor musun? Güvenlik konusunda aldığın tedbirler neler?
Aklım ve içgüdülerim… Güvenlik için yanında kesici delici alet taşımak hiç mantıklı gelmiyor bana. Kullanmayı bilmediğin bir alet döner dolaşır seni bulur. Filmde bir silah gözükürse, o kesin patlar derler ya, o hesap işte.
Kendimce şöyle bir yöntem geliştirdim: Tek seyahat ederken, güvendiğim ve bu işe gönüllü olan bir arkadaşım gün gün beni takip ediyor. Her yeni bir şehire gideceğim zaman kendisine mesaj atıyorum. Mesaj genellikle şöyle, “Otobüs ile Krabi’ye geçiyorum, tahmini varış sürem 12 saat. 24 saat içerisinde internete bağlanmış olurum”. Varır varmaz ilk işim yine mesaj atmak oluyor, “@Krabi, safe” diye. Eğer belirttiğim süre içerisinde mesaj atmaz isem, arkadaşım gerekli olan birimlere haber veriyor. Böylece tüm seyahatimi takip eden birisi oluyor. Aman Tuğçe’den haber alınamıyor, en son neredeydi acaba diye bir telaşa gidilmiyor. Yazılı olarak kayıt edilmiş olması da, ayrıca kolaylık sağlıyor.
Başına şimdiye kadar hiç kötü bir şey geldi mi? Ya da başına gelen en kötü şey neydi?
Geldi. Hindistan‘dayken Pasaportumu kaptırdım. Tam da değil de, işte ucundan. Şöyle, ben bir pansiyona yerleştim akşam üstü ve çok yorgundum. Giriş işlemlerinin yapılması için pasaportuma ihtiyaç vardı. Ben yanımda normalde zaten pasaportumun ve varsa vizemin fotokopisini taşıyorum. Öyle pasaportu başkasına teslim etmem; fotokopileri verir, pasaportu ucundan gösteririm. Yok illa ben fotokopi çekeceğim derse de, gözümün önünde çeker. Neyse işte dedim ya, çok yorgundum ve gerçekten o an birilerine güvenmeye ihtiyacım vardı. Öyle zorlu bir süreçten geçmiştim. Ben fotokopileri verdim ama görevli kabul etmedi, kendisinin işlemleri yapacağını söyledi. İyi dedim pasaportu bıraktım.
Ertesi gün istediğimde, bir önceki gün akşam üstü vardığım için işlemlerin olmadığını o gün gün içerisinde halledeceğini söyledi. Devam eden günler boyunca pasaportla ilgili işlemler bir türlü bitmedi. Tabii bu arada, bu şahıs sürekli bir yavşama, sürekli bir bahane ile odama gelmeye çalışmalar içerisinde. Yaşı da genç olduğu için karşıma oturttum, “Ben sana hayır diyorsam hayırdır. Ben senin ne yapmaya çalıştığının farkındayım…” ile başlayan uzun bir konuşma yaptım. Anlamadı farklı şeyler söyledim. Yine anlamadı. Bu konuşmaların ertesi sabahı sanırım dördüncü ya da beşinci günün sabahında pasaportumu yine vermeyince, ortalığı ayağa kaldırdım. Cıngar çıkardım, yaygara kopardım artık ne derseniz. Polise gitmekle tehdit edince de, pasaportu teslim aldım, oradan da ayrıldım.
Gideceğin yerleri neye göre seçiyorsun? Gittiğin yerlerde ne kadar zaman geçiriyorsun?
Ülkenin vizesiz olması ve mümkünse komşu ülkelerin de vizesiz olması benim için en önemli kriterlerden biri. Ha bir de sıcak olması. Soğuktan hiç hoşlanmıyorum da. Canım tropikler.Gittiğim ülkelerde minimum 1 ay kaldığım için vizesiz olması çok mühim.Vize… Evet vize…
Sana göre bir yeri gezdim diyebilmek için en az ne kadar kalınmalı?
Ülkenin boyutuna göre değişir ama bir ülkede bir aydan kısa seyahat etmek, o ülkeyi gezdim demek için yeterli değil. Mesela Meksika’da 4.5 ay vakit geçirdim ama hala görmediğim yerleri var.
Gezilerin için sana destek veren sponsorların var mı?
Var tabii. Şu an en birinci sponsorum Kutupayısı. Normalde binlerce TL döküp alacağım ekipmanları sağlıyorlar bana. Kutupayısı’nın yanı sıra dönemsel olarak başka sponsorlar da ekleniyor. Maddi destek veren, uçak bileti desteği veren sponsorlar da oluyor.
Seyahat ederken yaşayıp da seni çok etkileyen, eğer yolda olmasaydın deneyimleme fırsatı bulamayacağın bir anın var mı?
Var ama çok uzun. Anlatayım mı?
İçlerinde en özeli, sanırım yanlışlıkla ortasına düştüğüm cenaze töreni idi. Bir gece Tayland, Kanchanaburi’de tapınakları dolaşırken, müzik sesi duyunca tapınağın içine girdim ve birden elimde kamera ile cenaze töreninin ortasında buldum kendimi. Herkes bana bakıyordu dik dik. Ne yapacağımı bilemedim önce, sonra bir deli cesareti ile soktum kamerayı çantaya, ayine katılan insanların yanına oturdum. Ne yapıyorlarsa, aynısını yaptım 1 saat boyunca. Sonra derken birden müzik kesildi, herkes ayaklandı. Ben de gitmeye hazırlanırken, bir kadın geldi yanıma. Bunun yakın aile içi bir cenaze töreni olduğunu, dışarıdan kimsenin davet edilmediğini söyledi.
Tam özürlerimi sunmaya, yaptığım saygısızlık için af dilemeye hazırlanırken, kadın bana törene katıldığım için çok mutlu olduklarını, çünkü ölen annelerinin ruhunun bedenimde olduğuna ve bu sayede törene onların yanına geldiğini inandıklarını söyledi. Bu nedenle de tüm gece bana anneleri gibi hürmet edeceklerini ve beni kurulan yemek sofrasının başına oturtacaklarını söyledi. O akşam, herkesin gülüp eğlendiği, ağzımdan burnumdan yemeklerin sokulduğu, ve hediyelere boğulduğum bir sofrada buldum kendimi.
Şimdiye kadar seyahat ederken yaptığın en uçuk şey neydi?
Bana göre uçuk olanları henüz yapmadım, kendime göre temkinli insanımdır ama benim bir günüm zaten bir çok kişi için uçuk oluyor. O yüzden tam ne diyeceğimi bilmiyorum.
Şimdi en sevdiğim soruya geldik. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Yani en iyi ihtimali bile düşünsek uçak bileti, vize gibi şeyler epey maliyetli oluyor. Bunları nasıl karşılıyorsun? Şu an çalışıyor musun?
Değirmenin suya ihtiyacı yok, komple nehir benim.
Öncelikle şunu belirteyim, ben İzmir’de yaşıyordum. Yani İstanbul’da yaşan 20 milyona göre çok daha az giderim vardı ve üstüne eğlence için çok büyük harcamalar yapmam gerekmiyordu. Evim denize iki dakikalık yürüme mesafesinde. Bisikletim var. Toplu taşıma kullanıyorum, arabaya ihtiyacım yok. Haliyle giderlerim az. Yunanistan’da ise farklı bir dinamik var. Henüz yerleşeli bir ay olduğu için bunun üzerine çok net cevap verebilmem mümkün değil.
Gelir kısmına gelirsek, bloga gelen reklamlardan, yazı yazdığım dergilerden, düzenlediğim organizasyonlardan ve birçok farklı mecradan gelir elde ediyorum. Para kazanmanın çok farklı yolları var. Şu an sigortalı bir işte çalışmıyorum ama sürekli bir şeyler üretmeye devam ediyorum.
Seyahat etmeye başladığından beri hayatında değişen şeyler neler?
Bireysel olarak daha özgürleştiğimi hissediyorum. Bunu onu bunu yapmak anlamında söylemiyorum, içimdeki yüklerden, toplumsal baskıdan, zihindeki setlerden kurtulmak olarak söylüyorum. Bu anlamda daha fazla özgürleştim diyebilirim.
Kendini bundan 3 sene sonra nerede görüyorsun?
Ne bileyim Melike ya. İş mülakatı gibi sormuşsun… Sen nerde görüyorsun kendini üç sene sonra?
Seni takip etmek istersek nerelere bakmalıyız?
Facebook, Instagram, YouTube, blog… Hangisini istersin?
Tuğçe Makarnacı’nın Sosyal Medya Hesapları
Blog: http://www.bilinmeyenrota.com
Instagram: https://instagram.com/bilinmeyenrota
Facebook: https://facebook.com/bilinmeyenrota/
Youtube: @BilinmeyenRota
Güncel paylaşımlardan, seyahatlerden ve etkinliklerden anında haberdar olmak için beni Instagramdan takip etmeyi unutmayın! https://instagram.com/melkeontheroad
Yorum Bırak
E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.