Fillerin ne kadar muazzam canlılar olduğunu izlediğiniz belgesellerde ya da okuduğunuz kitaplarda mutlaka görmüşsünüzdür. Fillerin kocaman bedenleri hem biyolojik olarak hem de davranışsal olarak günün tamamını aktif geçirmek ve gün boyu uzun yolları yürümek için dizayn edilmiştir. Ama en önemlisi filler son derece hassas ve sosyal canlılardır. Doğalarında aileleriyle ve dostlarıyla vakit geçirirler. Hem öğrenmek için hem de iletişim için kurdukları sosyal ilişkiler, fillerin hayatlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Hanako’nun hikayesi ise size bir filin hakkı olan yaşama asla sahip olamadığını gösterecek dokunaklı bir hikaye. İnsanların diğer canlılara yaptığı sayısız işkenceden birinin baş kahramanı Hanako. Dünyanın en yalnız ve en üzgün fili olarak bilinmesinin arkasında ise çok trajik bir hikaye var.
Hanako’nun Hikayesi
Hanako 1947 yılında Tayland‘ta dünyaya geldi. Henüz sadece 2 yaşındayken ailesinden ve arkadaşlarından ayrılarak Japonya’daki bir hayvanat bahçesine hediye edildi. Bu hayvanat bahçesinde geçirdiği birkaç senenin ardından da yine Japonya’daki Inokashira Park ismindeki yere nakledildi. Burada beton zemini olan ufak bir bölmede yaşıyordu. Hareket edebileceği alan birkaç metrekareyle sınırlıydı. Etrafında sosyalleşebileceği hiçbir canlı olmadığı gibi yürüyebileceği bir yeri dahi yoktu.
Fillerin sosyal canlılar olduğu gerçeği hiçe sayılarak küçücük bir alanda yalnız başına bırakılan Hanako sosyal bir yaşam süremediği ve etrafında kimse olmadığı için bir süre sonra depresifleşti ve görevlilere zarar vermeye başladı. Bu davranışı, bunun ne kadar doğal bir tepki olduğunu tayin edemeyen bilgisiz ve kalpsiz insanlar yüzünden hayatının bir bölümünü zincirlere bağlı şekilde geçirmesine sebep oldu. Büyük ihtimalle tüm hayvanat bahçelerinde benzerleri yaşanan ve kimse tarafından fark edilmeyen bu üzücü durum ise -şans eseri- Ulara Nakagawa isimli bir ziyaretçi sayesinde tüm dünyaya yayıldı.
Dünyanın en yalnız ve en üzgün fili Hanako
Ulara, Hanako’nun ne kadar üzgün olduğunu görüp bunun hakkında bir yazı yazdığında bu yazının dünya çapında destek alacağını bilmiyordu. Ulara’nın yazısında ve çektiği görüntülerde Hanako’nun yalnızlığı o kadar belirgindi ki Hanako için bir imza kampanyası başlatıldı. Birkaç ay içinde bu imza kampanyası yarım milyon insan tarafından imzalandı. Ancak hayvanat bahçesi Hanako’nun bir koruma alanına götürülmesini kabul etmedi ve orada mutlu olduğunu iddia etmeye devam etti. Zaten Hanako da artık doğal yaşam alanına götürülmek üzere bir yolculuğa çıkamayacak kadar yaşlıydı. Gelen baskılar devam edince hayvanat bahçesi yönetimi, Hanako’nun yaşam alanını iyileştirmek üzere doğal yaşam uzmanlarıyla çalışmayı kabul etti. Ancak ne yazık ki aktivsitlerin ve uzmanların yoğun uğraşları devam ederken, Hanako bir sabah hayvanat bahçesinin kendisine ayrılan beton zeminine yıkıldı ve bundan birkaç saat sonra da hayata veda etti. Tam 69 yaşında hayata gözlerini yuman Hanako aynı zaman Japonya’nın en yaşlı filiydi.
Ölüm onu 69 yılının neredeyse 67 yılını geçirmek zorunda kaldığı hücre hayatında buldu. Hanako ailesiyle olması gerekirken senelerce yalnız başına oturdu, yalnız başına yemek yedi, yalnız başına uyudu, onu bu hayata mahkum edenlere sinirlendi, zincirlere bağlandı, her gün kilometrelerce yol yürümek için yaratılan ayakları hücresinde bir ileri bir geri gitmekten daha öteye gidemedi. Ama tüm tepkisi sessizdi ve onu hiç kimse duymadı. Seneler boyunca o hayvanat bahçesine bir bedel ödeyerek giren ziyaretçiler Hanako’nun yarım asırı geçen bir süre boyunca başa çıkmak zorunda kaldığı yalnızlığın bedelini hiçbir zaman ödemek zorunda kalmadılar ve belki de Hanako’nun hayatında hiç çimlere basmadığını bilmediler.
Hanako’nun anısı
Hanako yapayalnız geçirdiği hayatının bitişini de yalnız başına göğüslemek zorunda kaldı. Hiç çimlere basamadan, çamura değemeden ve kendisi gibi bir hayvanla iletişim kurmadan… Ama Hanako’nun hikayesi tıpkı kendisi gibi doğalarından uzakta yaşamak zorunda bırakılan birçok hayvanın hayatına umut oldu.
Hanako gibi hayatı boyunca toprağa değmemiş onlarca hayvan hayvanat bahçelerinin beton zeminlerinde esir tutuluyor. Sürüleriyle özgürce koşmak için yaratılmış hayvanlar çitlerle çevrilmiş küçük bahçelerde yaşamak zorunda kalıyor. Yüzlerce hayvan, sirklerde insanları eğlendirecek numaralar öğrenmek için işkencelere maruz kalıyor. Okyanuslarda yüzmesi gereken yunuslar eğlence parklarının dezenfekte edilmiş sularında hayata tutunmaya çalışıyor. Hayvanalat bahçeleri, yunus parkları ve sirkler insanlar için eğlence vaadlerini yerine getirirken hayvanlar için esaret kamplarından farksızlar.
Buralardaki hayvanların esir tutulmalarının hiçbir gerekçesi olamaz. Lütfen bu esareti desteklemeyin; bu zulmün bir parçası olmayın. Umarım Hanako’nun hikayesi tüm yaşamlara umut olur….
1 Yorum
Çağla E.
8 Ocak 2020, 21:44Üzülerek ve ağlayarak okudum…
Bir gün bu vahşet “eskiden hayvanat bahçesi diye bir şey varmış. İnsanlar keyifleri için hayvanları orada tutsak tutuyorlarmış” diye şaşılarak ve kınanarak anlatılacak.
Umarım o günler yakındır.
CEVAPLA