Başkalarının hakkınızda ne düşündüğünü fazla mı önemsiyorsunuz?

Başkalarının hakkınızda ne düşündüğünü fazla mı önemsiyorsunuz?

Siz de başkalarının sizi sevmesini ve saygı duymasını gereğinden fazla mı önemsiyorsunuz? Kendinizi diğer insanlarla iletişim kurarken sık sık sizi sevmeleri için olmadığınız biri gibi davranırken mi yakalıyorsunuz? Artık kendiniz olamamaktan sıkıldınız mı? Çok haklısınız. Bu son derece sıkıcı bir şey olduğu gibi insanların ne düşündüğünü fazla önemsemenin kimseye bir faydası da yok. Aksine kendimize olan güvenimizi zedeliyor ve üzerimizde haddinden fazla stres yaratıyor. Uzun yıllar boyu bu dertten muzdarip olmuş biri olarak yaptığım araştırmalarda fark ettiğim ve başkalarının düşüncelerini gereğinden fazla önemseme konusunda bana yardımcı olan bazı bilgileri sizinle de paylaşmak istediğim için bu yazıyı yazıyorum.

Amacım sizi zihninizin karanlık odalarında dolaştırmak ya da bu sorunu kökünden çözecek bir sır paylaşmak değil. (Öyle bir sır varsa siz benimle paylaşın lütfen.) Hatta yazının devamında okuyacaklarınızı zaten biliyor bile olabilirsiniz. Ama şayet bilmiyorsanız, okuyacaklarınızın başkalarını önemseme konusuna farklı bir açıdan yaklaşmanızı kolaylaştırabileceğini söyleyebilirim.

“Kim olduğunuzu bildiğinizde ve dönüştüğünüz kişiden memnun olduğunuzda, hayatın kaçınılmaz iniş çıkışları boyunca bir huzur duygusu yaşayacaksınız.”

Amy Morin

Neden başkalarının ne düşündüğünü önemsiyoruz?

Başkalarının ne düşündüğünü önemsememeye giden yolda, başkalarını neden önemsediğimizi bilmenin son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Aslında başkalarının hakkımızda ne düşündüğünü önemsemek evrimsel bir adaptasyon. Geçmişte, başkaları tarafından kabul edilmek ve bir grubun ya da kabilenin parçası olmak çok önemliydi çünkü hayatta kalmak için bir topluluğa ihtiyaç duyuyorduk. Bugün kabilelere ihtiyacımız olmasa da hala sosyalliğe ihtiyaç duyuyoruz. O yüzden başkalarının düşüncelerini önemsemeye devam ediyoruz.

Peki bu iyi bir şey mi?

Elbette eylemlerimizin çevremizdeki insanları nasıl etkilediğini önemsemek, anlamlı ilişkileri sürdürmede çok önemli bir rol oynuyor ama buna gereğinden fazla mesai harcamak, devamlı endişe duymak güvensizlik ve savunmasızlığın kısır döngüsüne yol açabiliyor. Daha da kötüsü başkaları bizi sevsin diye kendimizden ödün vermemize sebep olabiliyor ve bir noktada olmadığımız bir kimliği benimseyip kendi gerçeklerimizi görmezden geliyoruz. Bu da içsel bir çatışmaya dönüşüyor.

Peki neler yapabiliriz?

  • İşe insanların hakkımızda fikirleri olmasının normal olduğunu kabul ederek başlayabiliriz çünkü sosyal ilişkiler kurarken aksi mümkün değil. Herkesi onaylamadığımız gibi herkes tarafından onaylanmak zorunda değiliz. İşin iyi tarafı bu konuda yalnız da değiliz. Kısacası herkesin herkes hakkında bir fikri var ve bunlar genelde birbirinden çok farklı fikirler. Her birine ayak uydurmamız da imkansız.
  • Diğer insanlar hakkımızda kötü fikirlere sahip olabilir, ancak bunun zor duygulara dönüşmesi gerekmez. İnsanların bizi nasıl algıladığını kontrol edemesek de, bu konudaki endişemizi azaltabiliriz.
  • Bu endişeyi azaltmak için bir benlik duygusu geliştirmenin faydası olabilir. Kendimize sık sık şu soruları sorabiliriz: Ben kimim? Neleri umursuyorum? Nelerden zevk alıyorum? Kim olduğumuzu bilirsek, ya da en azından bir miktar fikir sahibi olabilirsek, bu duygularla başa çıkmak kolaylaşacaktır.
  • Farkındalık çalışmaları yapmak ve anda olmayı öğrenmek, bu istenmeyen duygu ve düşüncelerle başa çıkmamıza yardımcı olabilir.
  • Kimse mükemmel değildir. Mükemmel olmaya çalışmak verimsiz, yararsız ve en önemlisi kendimize haksızlıktır. Mükemmel olmadığımızı ve bunun normal olduğunu kabul etmek kişisel benliğimiz için önemlidir.
  • Bazen hata yaptığımızda insanların hakkımızdaki fikirlerinin değişeceğini düşünürüz. Çoğu durumda yaptığımız hatalar, başkalarının bize bakış açısında sandığımız kadar büyük değişimler yaratmaz. Öte yandan herkes hata yapar ve hatta hata yapmak, bazen kişisel gelişimin önemli bir parçasıdır.
  • Yapılan bir araştırma, insanlar tarafından yargılandığımızı düşündüğümüz durumlarda aslında kendimizi acımasızca yargılıyor olduğumuzu göstermiş. Yani çoğu zaman bir başkasının yargılarıyla değil; kendi yargılarımızla boğuşuyoruz. Bunun farkında olmak uzun vadede işimize yarayabilir.
  • Bizi sürekli yargılayan insanlardan uzak durmak ve gerçek benliğimizi benimseyen ve destekleyen insanlarla ilişki kurmak bize iyi gelir. Özellikle yaptığımız her şeye kulp takan insanlardan uzaklaşarak başlayabiliriz.
  • Eğer başkalarının hakkınızda ne düşündüğünü gereğinden fazla umursuyorsanız ve kendinize engel olamıyorsanız bir terapistle görüşmek, eleştirilerle başa çıkma becerilerimizi ve özgüvenimizi geliştirmemize yardımcı olabilir. (Şahsen bana çok faydası oldu. Keşke daha önce akıl etseydim diyorum. 🙂 )
  • Ve son olarak, eğer insanları yargılıyorsanız onların da sizi yargıladığını düşünmeniz daha olasıdır. O yüzden kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmamak için insanları yargılamaktan vazgeçebilirsiniz 🙂

Umarım bu yazı kendi benliğinizi bulmanızda ve insanların hakkınızda ne düşündüğünü gereğinden fazla umursamayı bırakmanızda faydalı olur. Unutmayın, olduğunuz halinizle son derece yeterlisiniz, başkalarının ne düşündüğünün bir önemi yok.

Eğer yazdığım yazılardan haftalık olarak haberdar olmak isterseniz yukarıdaki görsele tıklayarak haftalık bültene abone olabilirsiniz. Spam mail göndermem, size bir şey satmaya çalışmam, herhangi bir ücret ödemeniz gerekmez. Basitçe o hafta blogda yazılan yazılar otomatik olarak mail adresinize gönderilir. Mailler bazen spam klasörünüze düşebilir, bu durumda spam klasörünüze bakmanız gerekir. Abone olanları öpüyor, haftalık bültenlerde görüşmek üzere diyorum.

İlgini Çekebilir

Yorum Bırak

E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

Yeni Yazılar