Gökben ve eşi Nico 2014 yılından beri yatay bisikletle dünyayı geziyorlar. Gökben’in söylediğine göre bundan birkaç sene sonra da hala geziyor olacaklar. Peki bu kadar uzun süredir nasıl bisikletle seyahat edebiliyorlar, bu değirmenin suyu nereden geliyor Gökben hepsini bizim için anlattı. Frogs on wheels kimdir buyrun.
Frogs On Wheels Kimdir?
Bize biraz kendinden bahseder misin?
Merhaba, ben ve eşim Nico yatay bisikletle dünyayı geziyoruz. Bisikletlerimiz hiç uçmadan Fransa’dan Tayland’a pedallayarak geldiler.
Öncesine dönecek olursak; Nico uçak mühendisiydi ve Ankara’daki bir Fransız firmasında çalışıyordu. Türkiye’ye gelişinin ilk ayında tanıştık. Bense bir şirkette iş geliştirme yöneticisi olarak çalışıyordum. Birçok yurtdışı seyahati içeren, anlayışlı bir patronumun, süper bir maaşımın ve dostum dediğim iş arkadaşlarımın olduğu bir işim vardı. İş dışındaki hayatımda da gayet mutluydum. Üniversitenin ilk yılında başlayan dağcılık serüvenim sayesinde güzel bir çevrem ve her an birlikte dağa gidebileceğim partnerlerim vardı. Yola çıkmak için işlerimizden istifa ettik, dağlara, dostlara ve aileye veda ettik, düştük yollara. Topuklu ayakkabılar ve full makyajdan 2 tişört, 2 pantolona indirgedim hayatımı. İşyerinin verdiği ve benzinini ödediği 4×4’ten yatay bisiklete geçiş yaptım.
Ne zamandan beri seyahat ediyorsun?
Nisan 2014’ten beri bisikletle seyahat ediyoruz. Ne ara 4 yılı geçmiş ya…
Gideceğin yerleri neye göre seçiyorsun?
Yola çıkmadan önce hangi ülkeleri görmek istediğimizi genel olarak seçmiştik. Bütün sınır kapıları açık olmayan ülkelerin açık kapılarına doğru ilerleyen genel bir rota çizdik. Ama diğer bisikletçilerle, gezginlerle ya da lokal insanlarla konuştukça rotamız hemen her gün değişiyor. Yeni yerler önerildikçe ‘neden olmasın?’ diyerek rotamıza şekil veriyoruz.
Bisikletle seyahat etmek oldukça iddialı bir şey. Bir de sen 4 senedir seyahat ediyorsun. Bisiklet nereden çıktı? Daha önce de hayatında olan bir şey miydi?
Bu bisikletimden önceki bisikletim 5 yaşındayken kullandığımdı. Yani bisiklet geçmişimiz yok ve bisikletçi demiyoruz kendimize. Bisiklet kavramı, evimizde Couchsurfing sitesi aracılığıyla ağırladığımız bir bisikletçi sayesinde girdi hayatımıza. Sonrasında zihnimizde köklendi ve yola bisikletle düşme fikri korkudan kolaylığa, zorluktan konfora dönüştü.
Böyle uzun bir tur yapmaya nasıl karar verdin? Seni kısa süreli tatillerden ziyade böyle uzun bir gezi yapmaya iten faktör neydi?
Nico’yla ilk tanıştığımızda Türkiye içinde yollara vurduk beraber ama o bizi kesmedi. Nico Türkiye’ye sadece 1 yıllık sözleşmeyle gelmişti ama ilk yılın sonunda 1 yıl daha uzattı ve sonra bir 6 ay daha. Bu 2,5 yıl içinde Türkiye’nin birçok bölgesini gezdikten sonra otostopla Gürcistan’a gittik. Orada yaşadığımız kültür şokuna bayıldık ve daha da fazlasını istedik. Daha fazlasını, daha uzununu ve daha derinini.
Bisikletle seyahat etmenin avantajlarını ve dezavantajlarını sorsam, ilk 3’te neler olur?
Avantajları; lokal insanlar bize ‘paralı turist’ gözüyle bakmıyor, hatta daha çok ‘ay yazık bunlara’ edasıyla yaklaşıp içlerine katıyorlar ve hemen hoş sohbet başlıyor. Bu sayede en büyük amaçlarımızdan biri olan kültürü absorbe etme tecrübesine kolayca ulaşıyoruz. Diğer avantajı, benim gibi aşırı tembel biri için ideal bir araç. Nasıl mı? Mesela ben motorla ya da arabayla falan seyahat ediyor olsam durup da fotoğraf çekmeye ya da sohbet etmeye üşenirim. Ama bisiklet yeterince yavaş olduğu için durmak zulüm gelmiyor. Başka bir avantajıysa biz kendi zevkimizi eğlerken geride hiç karbon izi bırakmıyoruz. Çocuklarımıza sağlıklı bir geleceğin yanında gurur duyacakları şekilde davranmış ebeveyn modelleri bırakıyoruz.
Dezavatajlara gelecek olursak; Her gün duş alabileceğimiz bir yere varamayabiliyoruz. Ya da varsak bile otele para harcamak istemiyoruz (Bu kısım direk bisikletle alakalı değil, seçtiğimiz yaşam şekliyle alakalı daha çok). Bu sebeple bütün gün terlemenin ardından leş gibi kokabiliyoruz. Ama alıştık artık, birbirimize kokmuyoruz ama yanımızda yeni birileri varsa biraz utanabiliyoruz. Yorucu olabiliyor. Tırmanışların sonu harika manzaralı, kendileri zihin eğitici oluyor genelde ama bazen de modun bir tırmanışı kaldıracak kuvvette olamayabiliyor. O anlarda ‘özel jet uçağım olaydı, ah ah’ diye geçirmiyor değilim. Bazen da ilgini çekmeyen yollardan geçmek zorunda kalıyorsun sırf yolun oradan geçtiği için. Ne bir gözlem ne bir zevk… Sadece pedal böyle yollarda…
Dezavantaj kısmı aslında hep kıl tüy şeyler. Taktığımız da yok da, sırf sordun diye kastım cevaplamak için.
Biliyorsun, herkes seyahat ediyor. Peki, sence şu an neden onlarla değil de seninle konuşuyoruz? Senin yaptığın şeyin normal bir seyahatten farkı nedir?
Ara ara değil de uzun süreli olması olabilir belki. Tek terk edişli… Daha doğrusu kısaca özetlemek gerekirse birçok korkuyu geride bırakıp, geri dönecek güvenilir bir yuvanın rahatlığını sağlama gereksinimi duymadan sonu olmayan bir yola çıktığımız için olabilir. Bir de belki beni sevdiğin için olabilir. 🙂
Yoldayken vize işlemleriyle uğraşmak zor olmuyor mu? Mesela gitmek istediğin ülkeler ya vize vermezse? O zaman ne yapıyorsun?
Of o zaten tek derdimiz. Yoldayken Türkiye’deki konsolosluklarda istediklerinden daha az belge istiyorlar gerçi. O kısmı güzel. Ama bazen ‘kendi ülkenizden başvurmak zorundasınız’ diyen oluyor. Ya da gerçekten zor belgeler isteyenler. Alamıyorsak ‘kısmet be annem’ deyip yan ülkeye geçiyoruz, rota değiştiriyoruz.
Yokuşlarda ne yapıyorsun?
Bisiklette karşılaştığımız zorluklar, genel hayatımızdakilerin mikro boyutları. Yokuşun getirdiği zorlukta pes edip bırakmazsam, genel hayatımda da pes etmem. Bu motivasyonla tırmanıyorum. Çok dikse yavaşlıyorum ama sonunda o zirveye yardımsız varıyorum. Genel taktiğim; yavaşlayabildiğin kadar yavaşla ama durma. Çok uzun süren tırmanış bile olsa durmamaya çalışıyorum. Bacaklar bir süre sonra otomatiğe bağlıyor zaten. Şimdiye kadar Tacikistan ve Laos dışında itmek zorunda kalmadım. Ama orda da öyle yerler vardı ki… Mesela Tacikistan’da itersek, bir bisikleti 4 kişi beraber itiyorduk. Gerçi o normal yoldan çıkıp maceraya atıldığımız için oldu. Laos’da yolları inşa edilirken fili salıyorlarmış. Fil tırmanabiliyorsa yolu inşa ediyorlarmış. Şimdi durum böyle olunca insan ister istemez kendini fille karşılaştırıyor. Bazen işe yararken bazen depresyona sokabiliyor. Hah işte o depresyon kısmında ‘Beeeey, bi gel hele’ diyerek Nico’cuğuma sesleniyorum. Beraber sohbet ede ede itiyoruz bisikleti.
Gezerken aşırı derecede para harcamadığını biliyorum. Yemek, konaklama gibi şeyleri nasıl hallediyorsun?
Çadırda kalıyoruz genelde. Onun haricinde Couchsurfing ya da Warmshowers sitelerinden imkân yaratıyoruz. Ya da misafirperver bir ülkeyse davet ediliyoruz. Mesela Özbekistan’daki 3 haftamızda hiç çadır açmadık.
Günlük bütçen yaklaşık ne kadar oluyor?
Fransa-Türkiye arası 2 kişi her şey dahil 20 Euro’ydu ama o zamanlar Euro 2,7 TL idi. Türkiye’den sonra 15 Euro’ya düşürdük. Bir gün çok harcıyorsak, ertesi gün daha dikkatli oluyoruz.
Yoldayken yaşayıp da seni çok etkileyen, eğer yolda olmasaydın deneyimleme fırsatı bulamayacağın bir anından bahseder misin?
Tek bir anı ile sınırlamak istemiyorum. Ama yolda olmasaydım ne kadar dar beyinli olduğumu / olduğumuzu ve bizi yönlendiren ulusal ve uluslararası basının bakış açımıza ne kadar yön verdiğini göremeyecektim. Mesela Türkiye’den 2 ülke sonra İran’a girecektik ve birçok kişi bizi uyardı dikkatli olmamız için. İran’da bizi bekleyense aşırı misafirperverlik ile bireysel ve toplumsal sınırları dar gelen genç, eğitimli, kültürlü beyinlerdi. İlk fırsatta tekrar gideceğiz.
Sen bana aynı soruyu sormuştun. Şimdi ben de sana soruyorum. Çift olarak gezmekle tek seyahat etmeyi kıyaslamanı istesem neler söylersin?
‘Öcümü itinayla alırım.’ diyorsun yani. Yanındaki insanı ne kadar seversen sev 7 gün 24 saat yanyana olunca tartışma eksik olmuyor. Özgürce karar veremiyorsun. Yola çıkarak bağını kopardığını sansan da aslında hala bağlısın. Ama yolun yükünü paylaşabiliyorsun. Zor anında omzunda ağlayabileceğin bir can var. ‘Of çok yorgunum’ dediğinde nazını çekip bütün işi üstlenen biri var. Buradaki ‘iş’ sıradaki şehre karar verme, otel bulma gibi sadece beyinde biten konular değil. Çadır kurma, yemek yapma gibi fiziksel güç gerektiren zorluklar. Her gün yaşadığımız hayat yani! Yani çift gezmenin de tek gezmenin de avantaj ve dezavantajları var. Ikisini de tecrübe edip kendi tarzını belirlemekte fayda olduğunu düşünüyorum.
Şimdi en sevdiğim soruya geldik. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Yani çok uzun zamandır geziyorsunuz. Uzun süreli bu yolculuğu nasıl finanse ediyorsun? Yoldayken çalışıyor musun?
Her zaman dediğim gibi; babam armatör olduğundan tuzum kuru, keyfim yerinde. 🙂 Şaka tabii ki! Ailemden bir gelirim yok. Annem de babam da emekli memur. Nico’nun da… Hayatım boyunca bütçesine dikkat eden bir insan oldum. Memur çocuğu olmanın zorunlu getirileri bunlar. Çalışırken de maaşımın %80’ini harcamıyor ve biriktiriyordum. %80 diyorum bak, az buz bir sayı değil. Para harcadığım tek konu dağcılık malzemeleriydi. Haliyle epey para biriktirdim. Nico da benim gibi ayağını yorganından çok çok kısa uzatan biriydi. Ayrıca Çin’e vardığımızda 11 ay boyunca özel bir okulda İngilizce öğrettik ve bütçemizi sağlamlaştırdık.
Bir sponsorun var mı?
Yolda, özellikle Orta Asya’da en sık karşılaştığımız soru ‘Devletiniz bu işi yapmanız için size para ödüyor değil mi? ‘ Kendilerinden o kadar eminler ki ‘Ödüyorlar mı?’ diye bile sormuyorlar. Ah canım ya, dünya keşke sizin sandığınız kadar pembe olsa. Yola çıkmadan önce en az 500 mail atmışımdır. Çoğundan cevap bile gelmedi. Birkaç tanesinden otomatik ‘hayır’ cevabı geldi.
Bisiklet firmamız AZUB ile yola çıkmadan önce güzel bir indirimle başlayan ve pedallamaya devam ettikçe indirimden de öteye giderek her konuda tam desteğe dönüşen güzel bir bağımız var. Sıkıştığımızda aradığımız aile gibi…
Yola çıkmadan önce destek veren diğer firma ise sağlık sigortamızı 4 yıldır kesintisiz karşılayan ERV Sigorta.
Yola çıkıp kilometreleri devirirken bu destekçilerimize sırasıyla uydu telefonu ve Spot takip cihazı sağlayan Globalstar Avrasya, gölgelik tente sağlayan Hilleberg, kâğıt harita sağlayan Reise, bisiklet çantası sağlayan MSX katıldı.
En son ve en kapsamlılarından biri de Kutupayısı. Sağladığı doğa sporlarında kullanılabilecek sınırsız ekipman çeşitliliğiyle sponsorumuz oldu. Ondan da daha önemlisi sayelerinde #ayigibigez ailesinin bir parçası olduk.
Buradan hepsine gösterdikleri destek ve sahip oldukları açık fikir için tekrar teşekkür ediyorum.
Hayatında bu yolculukla birlikte değişeceğine inandığın bir şey var mıydı?
İnandığım değil de umduğum bir şey vardı. Hayata çok küt bakan, başkaları tarafından oluşturulmuş çerçevesinin dışına çıkamayan, çıkmak istediğinde duyduğu tepkilerle pısıp kalan birisiydim. Böyle değişik bir yola çıkmış olmam böyle olmadığım anlamına gelmez! Yolda ne kadar dar çerçeveyle seyahat eden insanla karşılaştığımı hayal bile edemezsiniz. Yolda olmak bazılarını değiştirmeyebiliyor. Ben 28 yaşımda yola çıktım. 28 yıllık alışkanlığı atmak kolay değil ama biraz da olsa o çerçeveyi araladığımı düşünüyorum ve her geçen gün aydınlığa daha da fazla ulaşacağımı biliyorum.
Kendini bundan 3 sene sonra nerede görüyorsun?
Ya hala bisiklet üstünde olurum galiba… Dünya çok büyükmüş meğer. 🙂
Seni takip etmek istersek nerelere bakmalıyız?
Seyahatlerimizi ve deneyimlerimizi sosyal medyada ve blog sayfamızda paylaşıyoruz.
Frogs On Wheels’in Sosyal Medya Hesapları
Instagram: https://instagram.com/frogsonwheels/
Facebook: https://facebook.com/FrogsOnWheels.net/
İnternet sitemiz; http://www.frogsonwheels.net/tr/
Güncel paylaşımlardan, seyahatlerden ve etkinliklerden anında haberdar olmak için beni Instagramdan takip etmeyi unutmayın! https://instagram.com/melkeontheroad
Yorum Bırak
E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.